İSLAM'DA TEVBENİN ANLAM VE ÖNEMİ SÜLEYMAN CEYHAN KAHRAMANMARAŞ İL MÜFTÜLÜĞÜ UZMAN VAİZİ
A) Tevbenin Tanımı
Tevbe, arapça bir kelime olup “tâbe” fiilinden mastar olup Allah'a dönüş ve yöneliş anlamına gelir. Kur'anı-ı Kerim'de “tâbe” fiili “ilâ” harf-i cerri ile geldiğinde günahtan Allah'a dönmek; “alâ” harf-i cerri ile geldiğinde Allah'ın günahkar kullarının tevbesini kabul etmesi anlamına gelmektedir. “... fetâbe aleyhi” Allah tevbesini kabul etti. (Bakara Sûresi) Terim Olarak Tevbe Tevbe; geçmiş hataların verdiği iç sancısıdır. Tevbe; kötü huyları iyi huylara değiştirmektir. Tevbe; Allah'a muhalefetten dönmek, kişinin zimmetinde oluşmuş kul haklarını ödemektir. Tevbe; günahı .irkinliği için terk etmek, yapılan fiile pişman olmak, onu tekrarlamamaya azmetmek ve mağdura hakkını vermektir. Daha şumüllü bir tarifle tevbe; yapılan kötülüğü, işlenen günahı veya kabahati, Allah yönünden, affedip bağışlamak, kul yönünden yaptığının kabahat veya günah olduğunu bilip, onu terk ederek Allah'a dönmek yani Allah'ın emirlerine uymak ve yasak ettiği şeylerden kaçınmak suretiyle, Allah'a sığınarak O'ndan affetmesini, bağışlamasını dilemek, yaptıklarından pşman olduğunu da belirterek yalnız O'na yalvarmak demektir.B) Tevbenin Gerekliliği İnsanı melekleden ayıran temel özellik günah işleyebilecek fıtratta yaratılmasıdır. İnsan, günahtan tamamen zak kalamayacağına göre, tevbeden de uzak kalamaz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bir hadislerinde; “ Bütün Ademoğulları günahkardır, günahkaların en hayırlısı ise tevbe edenlerdir.” buyurarak insanların günah işleyebileceğini fakat işlenen günahtan sonra hemen tevbe etmesi gerektiğine vurgu yapmıştır. Allah Tealâ Kur'an-ı Kerim'de “Ey iman edenler! Toptan Allah'a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.” (Nur Sûresi, Ayet:31) “Ey iman edenler! Gerçek bir tevbe ile Allah'a dönün...” (Tâhrim Sûresi, Ayet:8) buyurmaktadır. Peygamber Efendimiz aleyhissalâtu vesselam, “ Her gün 70 veya 100 defa Allah'a tevbe istiğfa ettiğini belirtmiştir.”. Bu ifadeler Hz. Peygamberin bile Allah Tealâ'nın emrine uyarak tevbe ettiğini göstermektedir. Başka bir ayette ise Hz. Adem (as) ın bir kısım kelimelerle Rabbine tevbe ettiği, Allah Teala'nın da tevbesini kabul ettiği bildirilmektedir. İnsanlığı atası Hz. Adem (as) ve ahir zaman peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.) tevbe etmişler ise, insanlığın mutlaka tevbe etmesi gerekir. Tevbe etmek her müslüman için farz olan bir görevdir. Zehirlenen bir kimsenin zehrin etkisinden bir an önce kurtulabilmesi için nasıl ki o zehri yok edebilecek panzehire müracat ettiği gibi İslam'ın nazarında günah işlemek de buna benzetilmiştir. Yani günah işeyen kimse o günahın etkisinden kurtulabilmek için alelacele işlemiş olduğu güahlara tevbe etmesi gerekir. “Allah'ın kabul edeceği tevbe ancak bilmeden kötülük edip de, sonra yakın bir zamanda tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah bunların tevbesini kabul eder.” (Nisâ Sûresi, Ayet:17)·Tevbenin Şartları Hz. Ali (r.a) gerçek tevbe (nasuh tevbe için) şu şartları ileri sürmüştür:·Geçmişte işlenen günahlardan pişmanlık duymak.,Yerine getirilmeyen farzlarıkaza etmekteydiler.,Başkalarını ilgilendiren hakları iade etmek.Nefsin günah içinde geliştirilip büyütüldüğü gibi, tevbe sonrasında da nefsi ibadetlere alıştırmak.Günah işlerken nefse isyanın lezzeti tattırıldığı gibi tevbe sonrasında nefse taatın çilesini tattırmak gerek.Günah işlerken yaptığın her gülmeye karşılık, tevbe ederek ağlamak gerekir. Buyurmuşlardır. Hz. Peygamber (s.a.s.); “Kulun işlediği günahtan pişmanlık duyması, Allah'a tam dönerek, sütün memeye dönmediği gibi, kişinin tekrar günaha dönmemesidir.” diye tarif ettiği nasuh tevbeden de tevbenin nasıl olması gerektiğini öğreniyoruz.·Yapılan Tevbeni Allah Tarafından Kabul Edilmesi Allah Tealâ Kur'an-ı Kerim'de “O, kulların tevbesini kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir.'” (Şûra Sûresi, Ayet:25) Mü'min Sûresi'nde ise “Allah günahı bağışlayan tevbeyi kabul edendir...” buyurmaktadır. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde ise, “Günahından tevbe eden hiç günah işlememiş gibidir.” ve bir başka hadis-i şeriflerinde ise “ Allah'ın kulunun tevbesine sevinmesi şuna benzer: Bir insan azığını, su tulumunu bir deveye yüklemiş, sonra yolculuğa çıkmıştır. Nihayet çorak bir yere vardığında, uykusu gelmiş devesinden inerek bir ağaç altında istirahat etmiştir. Kalktığında, devesinin kaybolduğunu görmüş ve değişik tepelere koşarak kaybolan devesini aradığı halde bulamamış yorgun br vaziyette umutsuzluk içinde ağacın gölgesine yatmıştır. Böyle ümitsiz halde iken birden bire devesinin yanında durduğunu görüp de yularından yapışıp son derece sevinmesinden şaşırarak; “ Ey Allah'ım! Sen benim kulumsun ben senin Rabbinim” dediği andaki sevinciden daha fazladır.” (Buhari Dâvet;4) Yani Allah Tealâ kullarına karşı merhametinin eseri olarak kullarının günah yüküyle huzuruna gelmesini istemediğinden yapılan hatalardan dolayıkullarına tevbe kapısını açık tutmuş bir an önce yapılan günahlardan dolay tevbe etmeyi emreylemiş usülüne uygun bir şekilde yapılan tevbeleri kabul edeceğini beyan ederek bundan dolayı da nasıl razı olduğunu bu şekilde izah etmiştir.