Atalarımız Geleceklerinin teminatı olan evlatlarının birbirlerine girmemeleri, Bir hiç uğruna kavga edip huzursuz olmamaları için değişik sebeplerle doğa ve hayvanlardan örnek vererek, onları konuşturarak, akıllarda kalması için değişik örnekler vermiştir.
Bu efsaneler tevatür yolu ile karından karına devam ederek günümüze kadar gelmiştir. İşte Yusuf’cuk Pepuu Kuşunun Efsanesi de böyle bir şey Kenger için Kardeş katili olmayın, Ebediyen pişman olan siz olursunuz der gibi…
"pepuu"
“kekuu”
“ke kır?”
“mın kır”
’ke kuşt?’
’mın kuşt’
’ke şuşt?’
’mın şuşt’......
Ve bir sessizlik kaplar her bir yanı.
Akşam üzeridir. Herkesin evine döndüğü zamanda...
Etrafta "pepuk & Yusufçuk" kuşunun ötüşü-dür bu.
Önce öter, ağıdını yakar, daha sonra, tüm etrafı derin bir sessizlik kaplar.
O kadar derindir ki, bu sessizlik, bu sessizliğin ardındaki pişmanlığı anlamamak mümkün değil....
Bir efsanedir bu; Pepuk & Yusufçuk kuşunun efsanesi...
Efsaneye göre, bir köyde hanımıyla ve birkaç kızıyla birlikte yaşayan bir adam varmış. Bu adam ne kadar dilediyse de bir türlü erkek çocuğu olmamış. Çok istermiş ama kısmet olmayınca...
Gel zaman-git zaman, hanımı hamile kalmış. Ve nihayetinde, Hak Teala, bu aileye de bir erkek evlat nasip etmiş.
...
Baba, anne, kız kardeşler kısacası tüm aile, bu erkek çocuğun üzerine titrermiş, onu gözlerinden bile sakınırlarmış. Yıllar sonra Allah'ın kendilerine bir lütfü olarak kabul etmişler bu erkek çocuğu. Bir dediğini ikiletmezmiş. Çocuk ne derse, tüm aile onu yaparmış.
Kışların ardından, yazlar gelmiş-geçmiş. Günleri aylar, ayları da yıllar kovalamış, derken geçen zaman içinde ailenin erkek çocuğu artık iyice büyümüş...
Baharın gelmesiyle, evin kızlarından biri ile erkek kardeş, Şov yani Türkçesi ile Nadas arazilere kenger (bir çeşit yenen, ot-Kürtçe adı) toplamaya gitmişler. Kız kardeş yanına aldığı demirden yapılma Adodek ile toprağın altındaki kengerleri çıkartıyor, ardından da kardeşine veriyormuş. Kardeşi de ablasının verdiği kengerleri, koluna taktığı kovanın içine atıyormuş. Ablası önde, kardeşi arkada, bu vaziyette akşam karanlığı çökünceye kadar, kereng toplamışlar.
Derken vakit gelmiş ve kardeşler topladıkları kengerleri de yanlarına alarak eve dönüş yoluna koyulmuşlar.
Eve yaklaştıkları bir yerde, kız kardeş, topladıkları kengerlere bakmak ister.
Bakınca da, "eyvah!" der kardeşine, "Sen yoksa, hepsini döktün mu?"
Erkek kardeş, adeta şok olmuş haldedir, hiç yememiştir ama kolundaki kovada tek bir kenger bile yoktur. O da ne olduğunu anlayamamış, fakat kız kardeşinin beklenmedik tepkisinden korkarak, kaçmaya başlamıştır.
Kız kardeşi de bunun üzerine kaçan kardeşini kovalamaya başlar ve kardeşine yaklaştığı bir sırada elindeki demirden yapılmış adodek ile erkek kardeşinin kafasına vurur.
Erkek kardeş, kafası kanlar içinde yere yığılır, Demir adodek, erkek kardeşi öldürmüştür...
Kız ne yapacağını bilemez, kendini kaybeder. O korku ve telaşla kardeşini de sırtlayıp eve götürmeye karar verir. Kardeşini sırtına alır, adodeki sağ eline.. Kovayı da almak için eğilince....
"eyvahh!" der ben ne yaptım...
Kız kovanın altındaki deliği görmüştür. Meğerse, kovanın altı delik olduğu için, toplayıp da kardeşine verdiği kengerleri kardeşi, kovaya koymuş, ama kova delik olduğu için hepsi yere düşmüştür.
Kız artık gerçeği öğrenmiştir, istemeden de olsa suçsuz yere kardeşini öldürmüştür. Artık ne yapacağını bilemez bir halde, ağlamaya başlar. Kardeşi için ağıtlar yakmaya başlar...
Artık kardeşini, köye götüremez, buna cesareti kalmamıştır. Onun için hemen, oraya kardeşini gömer. Ağıt yakmaya devam eder...
Kız kardeş, babasının, annesinin tüm ailesinin yıllarca özlemini çektiği erkek kardeşini, bir hata üzerine öldürmüştür. O kadar pişman olmuştur ki, Yüce Yaradana canı gönülden şu duayı yapar:
--Ya Rabi, ben öyle bir günah işledim ki, Senden başka kimse beni affedemez. Senden başka kimse beni anlayamaz. Şahid olarak sadece sen varsın. Bu hatamı gizle, beni "pepuk" kuşu haline getir. Kıyamete kadar, kardeşime ağıt yakayım, benim ötüşümü duyanlar, kardeş sevgisini kıymetini kendi dillerinde anlasınlar..."
Yüce Allah, kızın yaptığı bu içten duayı kabul eder ve kız, "pepuk" kuşu haline gelir.
.......
Bu arada, gece karanlığı çökmesine rağmen, kız kardeş ve erkek kardeş eve gelmeyince tüm köylü ellerinde meş'alelerle onları aramaya başlarlar...
Ama hiçbir yerde bulamazlar.
Sadece kova ve adodeki yerde bulurlar, başkaca bir şey yoktur...
Her taraf sessizdir. Aniden, tuhaf bir kuş sesi yankılanır:
’pepuu’-----eyvah
“kekuu”---------kardeşim
“ke kır?---------kim yaptı
“mın kır”-------ben yaptım
’ke kuşt?’-------kim öldürdü
’mın kuşt’------ben öldürdüm
’ke şuşt?’-------kim yıkadı
’mın şuşt’-------ben yıkadım....
Ve yine sessizlik. Sanki birileri bir şey söylemek istemiştir...
Şimdi her yer sessizlik içinde...
Zaten, pişmanlığı sessizlikten daha güzel ne anlatabilir ki...
GÜNÜMÜZ İLE KIYASLAYIN. KİM KİMİ NİÇİN ÖLDÜRÜYOR?..
Milletimiz birlik, beraberlik ve huzura atılan Ankara daki Bombayı ve terörün her çeşidini Lanetliyorum. Terör yapan, Terörden medet Umman ve Teröre yardım edenlere Lanet Olsun.