DİNÎ KELİMELER VE İMLA
Bir milleti meydana getiren başlıca unsurlardan ikisi Dil ve Dindir. Eskiden beri, asırlardır kullandığımız kelimeleri değiştirmenin bir faydası yoktur. Üstelik irfan hazinelerimizden faydalanmak için, kelimeleri uydurmaya milletçe engel olmak millî bir görevdir. Dili korumak, vatanı korumakla eşdeğerdir. Milli kültürün esası dildir. Başka dilden artık yabancı olmaktan çıkmış, o milletin malı olmuştur.
Düşmanlar,dini ve dilimizi bozmak,, milli kültürümüzü çökertmek için dinde ve dilde anarşi çıkarmaya,değiştirmeye, uyduruk kelime üretmeye çalışmışlardır.
Her işte, her meslekte, her ilimde, her branşta özel kelimeler ve deyimler vardır. Mesela sporla ilgilenen, ofsayt, aut ve korner gibi futbol kelimelerini bilir. Bilmezse seyrettiği maçtan zevk alamaz. Sporda olduğu gibi, hukukta, tıpta,ekonomide ve her ilim dalında o ilimle ilgili terimler bulunur. Bu kelimeleri söküp atamayız. Dini kelimeleri de öğrenmeliyiz. Öğrenmezsek, anlamazsak dinimizi öğrenmemiz mümkün olmaz.
Kelimelerin imlasına da önem vermeliyiz. Kar ile kâr, hala ile hâlâ, hal ile hâl, yar ile yâr kelimeleri inceltme işareti kullanılmadan yazılırsa mana bozulur, anlaşılması zorlaşır.
İmlada kesme işaretine de önem vermeliyiz. Mesela Kur’an ile kuran farklı iki kelimedir. Kesme işareti olmadan yazılınca farklı anlamaya ve yanlışlığa yol açar. Arapça asıllı kelimelerdeki elif ve ayın harfini göstermek için kesme işareti kullanmak zorunda kalıyoruz.
Günlük Hayatta Kullandığımız bazı Dini Kelimeler ve Açıklanması
İnanan bir varlık olan insanın yaşamında, dinin önemli bir yeri vardır. Din, insan yaşamını derinden etkiler ve onun söz ve davranışlarına yön verir. Bu nedenle günlük konuşmalarımızda geçen birçok sözcük ve deyim dinimizle ilgilidir. Örneğin, "Bismillâhirrahmanirrahim, Allah'a şükür, maşallah, inşallah, Allah'tan umut kesilmez, Allah'a emanet ol, helal, haram, günah, sevap gibi kavramlar bunlardan bazılarıdır.
Maşallah: "Allah'ın dilediği olur." anlamına gelir. Bu ifadeyi gördüğümüz güzel bir nesne veya olay karşısında beğendiğimizi belirtmek için kullanırız. Aynı zamanda umulmadık durumlar karşısında şaşkınlığımızı belirtmek için de "Maşallah" söylenir.
İnşallah: Allah dilerse anlamına gelir. Gelecekte yapacağımız bir şey için "inşallah" deriz.
Yani "Benim dışımda bir engel çıkmadığı sürece, ben yürekten bunu yapmak istiyorum.
Ancak bunun için Allah'ın da izin vermesini bekliyorum" anlamındadır.
Allah'tan umut kesilmez: En umutsuz durumlarda bile kötümserliğe kapılmamalı, Allah'ın bir yardımda bulunabileceği düşünülmeli anlamında kullanılır.
Allah'a emanet olun: Ayrılan kişilerin, kalanlara söylediği bir esenlik sözüdür.
Abid: İbadetle meşgul olan.
Akıl-balig: Ergenlik çağına ulaşmış olan.
Akika: Çocuk nimetine karşılık, Allahü teâlâya şükretmek niyetiyle kesilen hayvan.
Arefe: Zilhiccenin 9. günü. Kurban bayramından önceki gün. Başka güne arefe denmez.
Aşere-i mübeşşere: Cennete girecekleri, dünyada iken ismen müjdelenen on Sahabi.
Ateist: Allahü teâlâya inanmayan, dinsiz.
Bid'at: Sonradan ortaya çıkan şey. Zararlı olmayan âdetlerdeki değişiklikler günah olmaz. İbadette, bid'at yasaktır.
Caiz: Yapılmasında mahzur, (sakınca) olmayan şey.
Dar-ül-Harb: İslam ahkamının tatbik edilmediği yer. Kâfir diyarı. İslam ahkâmının tatbik edildiği yere, İslam diyarına Dar-ül-İslam denir.
Edille-i şeriyye: Dinimiz için esas olan ve bunlara bağlı olan deliller. Edille-i şeriyye dörttür.
Bunlar, Kitap (Kur'an-ı kerim), Sünnet, İcma ve Kıyastır.
Eshab: Peygamber efendimizin mübarek arkadaşları.
Fâsık: Günahları alenen işleyen, Günahları açıkta işleyen.
Feyz: İlahi ihsan, lütuf, manevi nimetler.
Fıkıh: Dinde yapılması ve yapılmaması gereken işleri bildiren ilim. Bu ilimden kendisine
lazım olanları öğrenmek farzdır.
Fâkih: İctihad derecesine varmış âlim.
Fitne: Bölücülük yapmak, insanları sıkıntıya, belaya düşürmek.
Gayrı müslim: Müslüman olmayan. Daha çok Hıristiyan ve Yahudilere denir.
Halife: Resulullah efendimizin vekili ve bütün Müslümanların reisi veya bir tasavvuf
büyüğünün vazifelendirdiği talebesi. Allah’ın emirlerini yeryüzünde uygulayan
Halvet: Yabancı bir kadınla bir erkeğin, bir yerde yalnız kalması.
Hasenat: Güzel işler, iyilikler. Seyyiat ise bunun zıddıdır. Kötülükler, günahlar demektir.
Hatem-ül-enbiya: Peygamberlerin sonuncusu Muhammed aleyhisselam.
Hüsn-i zan: İyi zan.
Su-i zan: kötü zan.
İctihad: Müctehid âlimlerin Kur'an-ı kerim ve hadis-i şeriflerden çıkardıkları hüküm.
İddet: Boşanan veya kocasının ölümü ile dul kalan kadının başka erkekle evlenebilmesi için beklemesi gereken zaman.
İhlas: Bütün iş ve ibadetlerini yalnız Allah için yapmak. İhlas sahibine muhlis denir.
İrtidad: Müslüman iken, İslam dinini terk etme. Terk edene mürted denir.
İskat ve Devir: Ölen müslümanı, namaz oruç gibi borcundan kurtarmak için yapılan iş.
İstiğfar: Allahü teâlâdan mağfiret, af dilemek.
İstihare: Bir işin hayırlı olup olmayacağını anlamak için, iki rekat namaz kıldıktan sonra, rüya görmek üzere uykuya yatma.
İstihaza: Adet ve lohusalık dışında gelip oruca, namaza mani olmayan hastalık kanı.
İtikad: Peygamber efendimizin, Allahü teâlâ tarafından, Peygamber olarak bütün insanlara getirdiği ve bildirdiği hususların hepsini kalben tasdik ederek inanma.
Kefaret: Yanlışlıkla veya kasten işlenen bir günahın affı için dinin emrettiğini yapma.
Kelime-i Tevhid: "La ilahe illallah Muhammedün resulullah" sözü.
Kerahet: İşlenen amelin sevabını gideren şeyler. Buna mekruh da denir.
Mahrem: Nikah düşmeyen kimse. Namahrem(mahrem olmayan), yabancı, kendisiyle evlenilmesi haram olmayan demektir. Herkese söylenmeyen gizli şeylere de mahrem denir.
Mahşer: Kıyamette bütün mahlûkatın dirildikten sonra hesap için toplanacakları yer.
Mendub: Yapılması halinde sevap, yapılmazsa günah olmayan şeyler.
Mubah: Dinimizde yapılması emir olunmayan ve yasak da edilmeyen şeyler.
Mümin: Resul-i Ekrem’in bildirdiklerinin hepsini beğenip, kalbi ile kabul eden, inanmayıp inkâr edene münkir veya kâfir denir.
Münafık: İnanmadığı halde, Müslümanları aldatmak için, Müslüman görünen kimse.
Ruhsat: İslamiyet’in meşakkat ve zaruret gibi sebeplere bağlı olarak, ibadetlerde ve diğer işlerde tanıdığı izin ve kolaylık, kolaylık yolu, azimetin zıddı.
Salih: Ehl-i sünnet itikadında olup genel olarak günah işlemeyen kimse.
Sütre: Namaz kılanın önüne diktiği yarım metreden uzun çubuk.
Tahmid: "Elhamdülillah" sözü.
Riya: İki yüzlülük, Allah’tan başkası için ibadet etme.
Nifak: Münafıklık.
Nefs-i emmare: Kötülük yapmak isteyen nefis.
İstikamet: Doğru yol.
Rükün: Namazın içindeki bir farz.
Rüku: Namazda, elleri dize koyup yaklaşık 90 derece eğilmek.
Necaset: Gaita, idrar, kan gibi pislik.
Teganni: Teganni, ırlamak, sesini hançeresinde tekrarlayıp türlü sesler çıkarmaktır. Yani, musiki perdesine uydurmak için, hareke, harf ve med [uzatmak] eklemek veya çıkarmak suretiyle kelimeleri bozmak demektir.
Tefekkür: Allah’ın varlığını birliğini ve yarattıklarındaki hikmetleri düşünmek demektir.
İtidal: Orta yol, aşırılıklardan uzak olmak demektir.
Emin, güvenilir demektir. Emin olmak, kendini güvenli hissetmek demektir.
Siret-i Resulillah: Resulullah’ın sireti.
Resulullah : Allah’ın elçisi .
Yâ ile başlayan ifadeler Arapçada hitap ifadesi olan (Yâ) ile başlayınca, harekesi üstün olarak okunuyor. Ebu kelimesi de yâ ile başlayınca (Ebâ) olur. Tamlamalarda da, (Yâ) ile başlayınca -ül değil, -el diye bağlanır. Resulullah yâ ile başlarsa, (Yâ Resulallah) denir. Ebu Bekir de, yâ ile başlarsa Yâ Ebâ Bekir olur.)
Velinimet : dolaylı yoldan veya doğrudan iyiliği dokunan kimse demektir.
Aleyhisselam : (Ona selam olsun) demektir. Peygamberler ve dört büyük melek için söylenir: Âdem aleyhisselam, Muhammed aleyhisselam ve Cebrail aleyhisselam gibi.