İNSAN VE KÂİNAT
Kâinat, yaratılan her şeyi içine alan bir kavramdır. Ses bir varlıktır, çünkü işitiyoruz. Hava bir varlıktır, çünkü yüzümüze çarptığında varlığını hissediyoruz.
Kâinatı yaratan yüce Allah’tır. İnsan kâinatta yaratılan en yüce ve en mükemmel bir varlıktır. İnsan, duyu organları, kâinatın büyük yapısını idrak edecek kabiliyette değildir. Çok uzakları göremeyiz ve bütün ses titreşimlerini de duyamayız. Bunda da bir hikmet vardır. Bütün ses titreşimlerini duysaydık, gürültü kirliliğinden rahatsız olurduk.
İnsan, akıl ve duyu organlarının gücü oranında varlıkları tahlil edip anlamaya çalışmaktadır. Her varlıkta, yaratılış gayesine uygun olarak görevini icra etmekte, yapmaktadır. Bütün bu varlıklar içerisinde insanında yaratılış gayesi, görev ve sorumluluğu vardır. İnsanın bu taratılış gayesinin başında da yüce yaratanını tanımak, O’na iman etmek ve O’na karşı kulluk borcunu yerine getirmektir.
Düşünen her insan kâinatta Allah’ın kudretini ve varlığının delillerini görür. Tabiattaki denge, düzen bizi bir yaratıcıya götürür. Her eserin bir müessiri olduğu gibi. Dünyada bir eserdir. O halde onunda bir yaratıcısı vardır. İlim, insanı inanmaya götürür. Ayet-i Kerimde ; “ Biz , gerek göklerde ve yerde, gerekse kendi varlıklarında, alamet ve delillerimizi onlara göstereceğiz.” Buyurmuştur.
İngiliz bilgini Hersel ;” İlim ilerledikçe, Allah’ın varlığını ortaya koyan deliller daha da çoğalıyor.” Demiştir.
Dekart ; “Allah beni yaratırken işinin eserine işlediği marka gibi, kendi varlığının fikrini zihnime koymuştur.” Demiştir.
YARATILIŞ DÜZENİ
Kâinatta bir düzden vardır. Kâinatta gördüğümüz bu yaratılış düzeni, Cenab-ı Allah’ın varlığına işaret ve delalet eder. Ayet-i Kerime de ; “ O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahman’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun?”[1] “Sonra tekrar tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) âciz ve bitkin hâlde sana dönecektir.”[2] Buyrulmuştur. Kuran’ın bir çok ayet-i kerimelerinde, insanları, kainattaki nizam ve güzellik üzerinde düşünmeye davet etmekte “Hala akıl erdirmiyorsunuz?” “Siz hiç düşünmez misiniz ?” gibi ifadeler vardır.
Yüce Allah, sadece astronotu, fizikçiyi ve kimyacıyı, denizdeki güzelliği, görmek için Kaptan Kusto’yu davet etmiyor.Aksine bütün insanları kainattaki bu eşiz düzeni görmeye ve düşünmeye davet ediyor.
Dünya, Güneş ve kendi etrafında dönmeseydi gece ve gündüz ve mevsimler olmazdı. Şimdikinden daha hızlı dönseydi, her şey uzaya fırlayıp parçalanırdı. Aksine dünya şimdikinden daha yavaş dönseydi sıcak ve soğuk canlıların mahvolmasına sebep olurdu. Güneş sıcaklığını daha fazla ve daha az gönderseydi , bitkiler ve canlılar yaşayamaz olurdu.
Dünya ekseninin 23,5 derece eğikliği olmasa idi mevsimler olmazdı. Dünya elips şeklinde değil de top gibi yuvarlak olsaydı mevsimler olmazdı. Dünya kendi ekseni etrafında dönmeseydi, gece ve gündüz olmazdı.
Havadaki oksijen % 21 yerine,%50 olsaydı, pek çok cisim alevlenirdi. %10 ve daha az olsaydı, canlıların çoğu toprağa karışıp yok olurdu. Yüce Allah önce kâinatı yarattıktan sonra, dünyada canlıların yaşayacağı bir ortam oluştuktan sonra canlıları yaratmıştır. Bütün hayvanlar, kendilerini korumak ve soyunu devam ettirmek için, gerekli savunma silahları ile donatılmışlardır. Bir kısmı kötü koku salarak, bir kısmı zehir akıtarak, bir kısmı hızlı koşarak, bir kısmı da renk değiştirerek kendini korurlar.
Tabiatta da bir denge ve düzen vardır. Büyük alem olan kainatta bir düzen olduğu gibi, küçük alem olan insanda da tertip ve düzen ve ahenk vardır. Tabiattaki kanuna, denge ve düzene Sünnetullah diyoruz. Bu alemde gereksiz ve lüzumsuz hiçbir şey yoktur. Her şey yaratılış gayesine uygun olarak hareket eder. İnsanlar yaratılıktan sonrada başıboş kendi haline bırakılmamıştır.
Ayet-i erime de, “Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır.” Buyrulmuştur.
Yaratılış ve kainattaki düzen bize, bu alemin boşuna yaratılmadığını, sahipsiz olmadığını ve tesadüfü yaratılmadığını gösterir. Bu ölçü ve ahengi veren yüce bir yaratıcı vardır. O da Yüce Allah’tır.
Dünyadaki her canlı İlahi nizama uygun olarak, yaratılış gayesine uygun olarak yaşıyor ve hizmet ediyor. Bu canlılar başıboş bırakılmamış, yaratıldıktan sonra ne halliniz varsa görünüz denilmemiş, sorumsuz varlıklar değildir. İnsan olarak ve Müslüman olarak bizlerinde sorumluluk ve mesuliyetimiz vardır. Bu mesuliyetlerimiz;
- Kâinatı ve kendimizi yaratanı tanımak, O’na tam bir teslimiyetle iman etmek
- İbadetleri sadece O’nun için yapmak, O’na asla ortak koşmamak
- İsteğimizi ve yardımı yalnız O’ndan dilemek
- Sadece Allah’a kul olmak,kula kul olmamak
5. Gerçek ve doğru yoldan sapmamak 19.02.2017