MUHARREM, AŞURA, KERBELA OLAYI ve EHL-İ BEYT SEVGİSİ İmran KILIÇ - Müftü · Her dinin ve milletin veya diğer zaman dilimlerinden farklı kabul ettiği, kandine has belirli gün, gece ve aylar vardır.· Zaman içerisinde meydana gelen bir kısım olayların esas alınması ile algılanabilir.· Hz. Peygamber (s.a.v)’in Mekke’den Medine’ye hicretini tarih başlangıcı olarak alan takvime hicri takvim denir. Ayın yörüngenin üzerindeki 354 günlük dönüşüne göre düzenlediği için kameri takvim de denir.· Hicri yıl Muharrem Ayı ile başlar ve Zilhicce ile sona erer. Hicri aylar şunlardır. Muharrem, Sefer, Rebiyel Evvel, Rabiyel Ahir, Cemaziyel Evvel, Cemaziyel Ahir, Recep, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkade ve zilhicce’dir.· Bu oniki aydan dördüne haram aylar (Eşhur-ul-hurum) denilip, bunlar; Muharrem (1), Recep (7), Zilkade (11), Zilhicce (12) aylardır. İslam’dan önceki cahiliye döneminde de hürmet edilen bu aylar muhterem olarak kabul edilmiş ve bu aylarda da savaşmak haram kılınmıştır. (Ancak düşman saldırısına bu aylarda da karşılık verilebilir. Tevbe Suresi Ayet: 30)· Haram aylar içerisinde “Haram tabiri, adeta muharrem ayı ile anılır olmuştur.· İslam’ın gelmesi ile barış esas, savaş zarurete binaen olduğundan, haram aylar uygulaması kendiliğinden kalmış, yılın bütün ayları “Haram Aylar” hükmüne girmiştir.· Muharrem Ayına önem katan olaylar : 1 – Hicri yılbaşı oluşu (Hicri takvim başlangıcı Miladi ( 23 Temmuz 622 olarak tespit edilmiştir.), 2 – Aşure 10 Muharrem (Aşure; onuncu gün demektir. Yani Muharrem Ayının 10. günü)· Peygamberimiz Medine’ye geldiğinde, oradaki Yahudilerin oruç tuttuğunu gördü (Aşurede), nedir bu gününüz? Buyurdu. Onlar Hz. Musa’nın, Firavunun zulmünden kurtulduğu, Firavunun denizde boğulduğu gündür. Dediler. Resulullah; biz kardeşi musa’ya sizden daha layıkız buyurup, aşurede o güne bir gün daha ekleyip oruç tuttu ve ümmetine de oruç tutmalarını buyurdu.· O günden beri Aşure de oruç tutmak, Müslümanlarca sünnet olarak devam ettirile geldi. Müslüman toplumlar arasında süre ve muhteva açısından değişik Muharrem Ayı orucu tutma uygulamaları da görülmektedir.· Aşure’de meydana gelen diğer önemli tarihi olaylara gelince; Adem’in tövbesinin kabulü, Musa’nın Firavundan kurtuluşu, Nuh’un gemisinin tufandan kurtulup Cudi Dağı’na oturması, Yunus’ın balığın karnından sağ olarak kurtuluşu, İsa’nın doğumu ve semaya yükselişi (urucu), Davud’un tövbesinin kabulü, İbrahim’in Nemrud’un ateşinden kurtuluşu, İsmail’in doğumu, Yakup’un Yusuf’un keder ile kapanan gözlerinin yeniden açılışı, Eyup’un hastalığından sonra yeniden tekrar şifaya kavuşması.· Kabe’nin örtüsü eskiden bir zaman süresince aşurede değiştirildi. Şimdi hacıların Arafat’a çıktığı gün değiştiriliyor.· İslam tarihinde Kerbela faciası, (Hicri-10, Muharrem-61, Miladi-680 yılı) Muharrem ayının 10. (Aşure) Cuma günü meydana geldi.
KERBELA VAK’ASI OLAY: Emevi Devletinin kurucusu Muaviye’nin oğlu, 1. Yezidin halifeliğini ilan etmesi üzerine, Kufe Şehri halkı buna karşı gelmiş ve Hz. Ali’nin oğlu Hüseyin’i halife yapmak üzere Kufe’ye çağırmışlardı.
· Yezid’in halifeliğine karşı çıkan Hz. Hüseyin, akraba ve adamları ile birlikte Kufe’ye gitmek için Medine’den hareket etti. Yezid, Kufe ve Basra Valisi Ubeydullah’ı, Hz. Hüseyin ile onu izleyenleri cezalandırmakla görevlendirdi. Ubeydullah’ta, Irak’a doğru ilerleyen Hz. Hüseyin ve beraberlerindekilerin üzerine Rey Valisi atadığı Ömer Bin Sad’ı gönderdi.· Güçlerin denk olmadığını kestiren Hz. Hüseyin, beraberindekilere Medine’ye dönmeyi önerdi. Fakat, onu izleyenler kararlıydılar. Dönmektense ölmeyi seçtiklerini bildirdiler. Buna rağmen ayrılanlar oldu ve Hz. Hüseyin yanında kalanlarla yola devam etti. Fırat kıyısında, Ninova Yöresindeki Kerbela’ya ulaştılar.· Hz. Hüseyin ve beraberindekiler, burada Ömer Bin Sad’ın 4000 kişilik ordusu ile karşılaştılar. Hz. Ali’nin oğlu Hüseyin, Ömer Bin Sad’a; Kufelilerin çağrısı üzerine geldiğini açıkladı. Ancak, Kufeliler istemese geri dönecekti. Ömer, Hüseyin’in açıklamasını Ubeydullah’a bildirdi. Ona akıl danıştı.· Yezid’in yakın adamı Ubeydullah kararlıydı. Ömer’e, Hz. Hüseyin ve beraberindekilerin susuz kalmaları için en yapmak gerekiyorsa yapılmasını buyurdu. Böylelikle, Hz. Hüseyin’in teslim olmasını sağlamak amacındaydı. Ubeydullah’ın buyruğu, Ömer Bin Sad’a 9 Muharrem günü ulaşmıştı.· Ertesi gün, 10 Muharrem 680 tarihinde Hz. Hüseyin, konakladıkları çadırların arasına çukurlar kazdırdı. Beraberindekileri savaş düzenine soktu. Kadınlar ve çocuklar ile helalleşti. Sonra atına binip Ömer Bin Sad’ın saflarına doğru ilerledi. İyi niyetli, içtenlikle dolu konuşması hiçbir etki yapmadı. Ömer Bin Sad, Ubeydullah’tan korkuyordu. Böylece teke-tek çarpışma başladı. Teke-tek çarpışmada Ömer’in adamları çok kayıp verdiler. Durumu gören Ömer Bin Sad toplu saldırı emrini verdi. Sayıca az olan Hz. Hüseyin tarafı yiğitçe davrandıysa da çok geçmeden birkaç kişi kaldı. En sonunda 33 mızrak ve 34 kılıç yarası alan Hz. Hüseyin’de şehit düşmüştü.· Hz. Hüseyin2in tarafından 72, Ömer’in ordusundan 88 kişi ölmüştü. Ömer Bin Sad’ın adamları çadırlar saldırdılar. Yağmaya giriştiler. Kadınları tutsak aldılar.· Olay büyük tepkiler meydana getirdi. Asıl kışkırtıcı Yezid, bu olaydan sonra muhaliflerine karşı çok sert davrandı. Medine’yi 3 gün sayma ettirdi. Mekke’yi kuşattı ve mancınıkla taş yağdırdı. Bütün bunlardan dolayı İslam tarihinde çok kötü bir ün kazanmış oldu. O tarihten beri Şii’ler 10 Muharrem günü Hz. Hüseyin’in yasını tutar, zamanla silinmeyen acılarını açığa vururlar.· · Hz. Hüseyin gibi, büyük şahsiyetin şehit edilmesinin en temel sebepleri: 1 – Dünyevi saltanat hevesi ve başka nefsani hırslar. 2 – Arap ırkçılığı (asabiyet). 3 – Emevi, Haşımi rekabeti.· · Olanlardan ibret alınıp, tekrar aynı yanlışlara düşülmemelidir. EHLİ BEYT SEVGİSİ: Resulullah (s.a.v) Efendimiz, Ehl-i Beyt’ini sevmeyi, kendini sevmekle bir tutmuş: “Sizi nimetleriyle rızıklandırdığı için Allah’ı seviniz. Ehl-i Beyt’imide beni sevdiğiniz için seviniz.” Buyurmuştur. (Tirmizi “Menakıp”, 32) “Hz. Ali’yi ancak mümin olanların seveceğini, münafık olanların ise buğz edeceğini” (Müslim,”iman”,131) söyleyen Peygamberimiz, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin içinde “Bunlar benim evlatlarımdır: evladımın çocuklarıdır. Allah’ım! Ben onları seviyorum, sende sev. Allah’ım, onları sevenleri de sev” diye dua etmiştir. (Tırmizi, “Menakıp”, 50) Sevgili Peygamberimizin Ehl-i Beyt’ine duyduğumuz bu sevgiye, kıldığımız namazlardan da şöyle ifadesini bulmuştur. “Allah’ım! İbrahim ve aline salat ettiğin gibi Efendimiz Muhammed’e ve onun aline salat et.” (Muslim “Salat”, 65-69) Resulullah (s.a.v) Efendimiz Ehl-i Beyt’inin hukukunun iyi korunması konusunda şu uyarıyı yapmıştır. “Sizleri iki kıymetli emanet bırakıyorum. Birincisi Allah’ın kitabıdır, onda nur ve hidayet vardır. Allah’ın kitabına sımsıkı sarılın. İkinci emanet Ehl-i Beyt’imdir. Ehl-i Beyt’im hakkında Allah’tan korkmanızı hatırlatırım.” (Muslim “Fedailü’s Sahabe”, 36)