Bizler sadece Allah’ın önünde eğilen vatan sevdalıları olarak yetiştik. Yetiştiğimiz topraklara âşık insanlar olduk hep. Hakkı söylemekten bizi kimse alıkoyamadı. Zulüm bizdense, bizden olmayan bir neslin temsilcileri olmanın onurunu taşıdık. Ömrümüzde yarım asrı epey geçtik. Neydi bizim içimizdeki ateş diye düşündüğümde, bu toprağın sesi kültür taşıyıcılarının yüksek değerlerinin ruhumuza nakış gibi işlemiş olduğunu fark ederim.
Manevi dünyamızın mimarı elbette Allah ve Kur’an’dır.Buna bağlı olarak manevi dünyamızı kültürel anlamda destekleyen ve zenginleştiren ve içinde nice hikmetler taşıyan kültürümüzdür. İşte bizim neslin en önemli kültür kaynaklarından biri de büyük Ozan Hilmi ŞAHBALLI’dır. Cengiz AYTMATOV’un Beyaz Gemi romanında anlatılan, esir olmaktansa ölmeyi tercih eden, son isteği ise, bir memleket türküsü dinledikten sonra ölmek olan Türk hükümdarının dinlemek istediği türde memleket türkülerinin membası ve menşesidir
ŞAHBALLI!
Velud Maraş toprağının çocuğu. Abdurrahim Karakoç, Âşık Mahzuni Şerif, Bahaettin Karakoç gibi büyük ozanların, şairlerin yetiştiği kültürel iklimin bizim şahit olduğumuz son büyük temsilcisidir ŞAHBALLI.
Onu bu kitabından yayımladığı şiirlerinin başlıklarıyla onun duygu dünyasını ve sanat felsefesini, mümkün olduğunca anlatmaya çalışacağım. Ne kadar başarabilirim bilmiyorum!
1953 tarihinde Kahramanmaraş’ın Türkoğlu kazasında Eşe ANNE doğurdu onu. ÇOCUKLUK GÜNLERİ unutulmazdır. Sekiz kardeşin varoluş kaynağı şefkat timsaline BAYRAMIN KUTLU OLSUN ana seslenişinde, onu ve altı kardeşini kanatları altında yediren, içiren ve besleyene duyduğu sonsuz sevgi ve minnet vardır. ŞAHBALLI, annesini, yokluğun zirvesindeyken bile “YA RABBİ ŞÜKÜR” DERDİ diyen bir şükür ehli olarak tanır. Yaradan’a HAMD-U SENA etmesini her hâl ve şartta “ALLAH’A ŞÜKÜR” demesini ANA adlı kitaptan öğrendi.
CEVİZ AĞACI gibidir ŞAHBALLI. Meyvesi hem ilaç kıvamında bir zehir hem en üst düzey vitamindir. Kabuğu sert ve acı olup, zararlılara karşı panzehirdir. İçinin meyvesi ise kültüre gıdadır. “Özüme kurt düştü ÖZDEN yer beni” diyerek, asıl gücün kabukta değil, özde olduğuna dikkat çeker.
“BİR BEN BİR HAK BİLİR ÇEKTİKLERİMİ” serzenişinde aşk dâhil binbir acı gizlidir. Yürüyüş başlamıştır ve “YÜRÜYORUM” der. Sorarsan; yolculuk NEREYE? “Hakka, irfana, Allah’a doğru bir seferdir hayat” der ŞAHBALLI.
CANLI MAHLÛKLAR bir takdirle yaratılmıştır. İNSAN HAKK’IN ESERİ olmakla şereflenmiştir. HER ŞEY HAKK’TANDIR bilir. ÖLÜM haktır iman eder. HAK EMRİNE boynu kıldan incedir. Haddi aşmaz hiçbir zaman. BEKLEYİŞ, sonucu belli bir sonadır. İNSANLAR ÖLMEK İÇİN YAŞARLAR.
Önce gençtir, “BENİM” der! Sonra “benim”i BENİMLE yenmeliyim, öğrenir! Düşe kalka ilerler. Kuldur, âcizdir, güçsüzdür, zordur hayatla başa çıkmak. Hele şeytanla baş etmek daha da zordur. Kâh “GETİRDİLER TUŞA BENİ” diye ifade eder yenildiğini kâh “TAKATİM Mİ VAR” diye hayıflanır.
Acıları artıkça dermanları yükselir. “DERTLERE DERMAN AĞLIYOR” diyerek, dermanı bile ağlatır ozan!
Aşk adamıdır o! Derinliklerden seslendi hep. “Mecnunum, yaşayan ölüyüm” isyanında FELEK hiç gülmemişti ona. “SEVDİĞİM ettiğin naz YETER BANA, ne olur bir bak, GÜLÜVER” diye seslenirken, “GEL YÂRİM GEL” diye inlerken, feleğe değil, muhabbet dünyasında kurduğu sultanlığa güvendi ŞAHBALLI. “AŞKI SALDIK GÖNÜLLERE” gerçeğinin mimarıdır! Salanı yaşayanı, yananıdır. Aşkını özlemini bazen MAHALLENİN GÜZELLERİ, kimi zaman YAYLA KIZI üzerinden anlatır.
“Kıyamam sana, KIYAMADIM” der, “SEVDİĞİM” der. Ümit verir ona, “BAHAR GELSİN DE GÖR sen beni” meydan okuması, şaha kalkmış bir âşık vaadidir. EDALI BAKIŞ bitirir ozanı. Kaç kez, “ÖZLEDİM” kaç kez, “BEN SENİ BİR KERE GÖREYİM YETER” duygusunu yaşadı bilinmez. Kıskanır, “KISKANIYORUM aldığım nefesten bile” diyerek ilan eder, aşktaki bencilliğini! “EY CANIMIN CANANI” derken, “GELMEDİ KADINIM” diye acılar denizinde yüzerken fark etmiştir!
TESADÜF değildir bu dünyadaki yeri! Hisseder ozan. Değil mi ki aşk var, sevgi var. ŞAHBALLI adı durur da SEVDA YELİ durmaz. DELİ GÖNÜL ise hiç uslanmaz…
Bebeği vardır ozanın, bebekleri vardır. “UYAN BEBEĞİM” diye sever bebekleri. Uyansın da seveyim ister. “AY KIZIM KINALI KIZIM” diye sever kızlarını. KURBAN OLAYIM ister vatanın çocuklarına!
Milletine âşıktır ozan, “SELAM OLSUN YÜCE TÜRK MİLLETİNE” hitabında milletine olan derin sevgisi yatar. Şuursuzluğa tahammülü yoktur. “Vatanı bölene DİKKAT” diye seslendi milletine ve toplumuna. Mütemadi ikaz etti, “uyanık olmalıyız” dedi. BÖLÜNDÜK LİME LİME etmeyin! HOŞGÖRÜ lazım bize, gitmeyin! GARAMBOLDEYİZ, fark edin! ACEMİ BALIKÇI avlıyor bizi, yapmayın! YURTTA GÖNÜL BİRLİĞİ lazım anlayın! Hep haykırdı avazı çıktığı kadar! AMERİKA dost değil. AVRUPA BİRLİĞİ nedir, bir DÜŞÜN hele…
EDİRNE’DEN KARS’A sorguluyor, sorgulatıyor, “KAYGILARIM VAR BENİM” diye itiraz ediyor, EMMİOĞLU ile dertleşiyor, “GERÇEKLERİ YAZMAYALIM MI?” diye DOSTA SİTEM edip, mevcut düzene başkaldırıyor, “DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR var” diye haykırıyor.
Dertleri şaha kalktığında “derdin, gamın anasını” diyerek meydan okudu karamsarlığa ve umutsuzluğa! Yetimin hakkını çalana, yapılan talana, her türlü haksızlığa isyan etti ömrü boyunca! Aynı zamanda “DOĞ GÜNEŞ DOĞ artık” nidasıyla hem kendini hem duygularıyla hemhâl olduğu milletini tedavi etti, ümit aşıladı.
Doğrusu ozanın, âşıklar membası memleketine, Maraşlılığına vurgu yapmazsak olmaz. Toprağını ve insanını sever ozan, Maraş, ŞAHBALLI’nın var olduğu topraktır ve bu topraklara sonsuz muhabbeti ve güveni vardır. BİZİM ELLER nedir, MARAŞ DEYİNCE ne anlaşılmalıdır, anlatmaya çalıştı bilmeyenlere, tanımayanlara! Sever toprağını ve benzetemez hiçbir şeye! Düşmanlarını da ikaz eder: “SEN MARAŞ’I BAŞKA YERE BENZETME!”
“HOŞLANMAM” der, KENDİNİ BEĞENMİŞ cahillerden. Yüksekten bakanları sevmez ŞAHBALLI. Hemen anlarinsanın hamını, olmuşunu, gelmişini geçmişini! Hayatı ozanca ayar vermekle geçti, efendi görünümlü, kerameti kendinden menkul diplomalı eşeklere! Hatırlattı onlara; çıkmayın o kadar yükseğe düşersiniz! El üstünde tutulmak istiyorsanız önce hak edeceksiniz. Kendinizi bileceksiniz! Kısacası haddini aşanlara had bildirdi çokça!
Her zaman samimiyeti, doğallığı, sağlığı istedi. Dejenerasyonu, bozulmayı, çürümeyi reddetti. “BUNDAN İYİYDİ” hormonlu hayata ozanca bir reddiyeydi.
Şah ozan ŞAHBALLI, “TÜRKİYE’M” derken, “vatan” derken, “millet” derken, ülke için atan kalbini hissetmemek mümkün değildir. Yatıyor VATAN SÖYLÜYOR, kalkıyor sevda!
Kızgındır vatanına göz dikenlere. Ana bilmiştir vatanı. Vatanı korumanın yolu da devletten geçer. Genç kuşaklara seslenir: “ANAMIZ VATANDIR BABAMIZ DEVLET unutmayın”der!
Velhasıl her yanını memleket sarmış bir adamdır. Hoş sedalar bırakmıştır bu âleme ve bırakmaya devam etmektedir.
Onun şiirleri, burada anlatılanların çok daha ötesinde bir değerler ve mesajlar manzumesidir. Bu kitap, bu duyguların ifadesidir.
Aşk gönüllere salınmıştır, başka söze hacet yoktur! Rabb’im ona uzun uzun ve bereketli bir ömür versin. Bizlere de hayattaki değerlerimizin kıymetini hayattayken takdir etme bilinci lütfeylesin. İyi ki varsın Hilmi Ağabey…
Doç. Dr. Ali Galip BALTAOĞLU