Fatih Sultan Mehmet Han çağ açıp çağ kapatan bir kişi. Tarihimizin en büyük şahsiyetlerinden biridir. Peki sizler çocuklarınızın Fatih olmasını istiyor musunuz?
Hayır! İstemiyorsunuz...Çünkü onlara güvenmiyorsunuz. Fatih 12 yaşındayken tahta çıkmıştı. Çocuklarımızın Fatih olmasını istiyorusak Fatihin babası gibi tahttan feragat etmeliyiz.
Tahtınızı 12 yaşındaki çocuğunuza bırakır mıydınız! Siz onlara ne kadar güveniyorsunuz?
Öncelikle çocuklarımıza güvenmeliyiz.
Fatih istanbul’u 21 yaşında fethetti bizler bu gün gençlerimize ne kadar güveniyoruz ?
12 yaşında daha çocuk denilen padişaha öyle bir şuur ve bilinç veriliyor ki o inanç ve şuurla kendini işine, görevine adıyor.
Bu gün gençlerimizin en büyük sorunlarından biri de sorumluluk eksikliği yaşamalarıdır. Denilebilir. Doyasıya şımartılan gençlerimizin bir eksiği var. O da sorumluluk bilinci ve özgüven.
Teknolojik imkanlar ve zenginliğimiz öylesine gelişti ki gençler için tek seçenek saatlerini bilgisayar veya diğer ekranların karşısında geçirmek.
Gelecek 10 yılın en büyük sorunlarından biri de sosyal medya denilen mecralar olacaktır. Bilgisayar bağımlılığı dışında mahremiyetin de yok olduğu bir zaman diliminde yaşıyoruz. Gerçek hayattan ve ilişkilerden mahrum yetişen gençler yatak odası mahremlerini dahi sosyal medyaya koyabilecek kadar duyarsız ve şuursuzlaşıyor. Denebilir.
Gençlerimize amaç sunmuyoruz. Onların başarabileceklerine inanmıyoruz. Onlar da adanma duygularını bilgisayar oyunlarıyla gideriyor. Belki de sizde Mavi Balina oyununu oynarken intihar eden gençleri duymuşsunuzdur.
Başımdan bir an önce gitsin odasından çıkmasın ne yaparsa yapsın denilen gençlerimiz bilgisayar oyununun kendine verdiği misyonu yerine getirmek adına canına dahi kıyıyor.
Biz gençlerimize inanmıyoruz. 12 yaşında bir çocuk ne yapabilir ki diyoruz. Ebeveynler olarak en büyük çıkmazımız bu. Çocuklarımızı korumak adına onları hapsediyoruz. Büyümelerini kısıtlıyoruz.
Bu gün çocuklarda ve gençlerde obezite hızla artıyor, kötü alışkanlıklar yayılıyorsa bunun en büyük nedeni çocuklarımızın yaşadığı kimlik ve kişilik bunalımıdır.
Yetişkinlik ve çocukluk arasında sıkışıp kalan gençlerimize kulak vermek yerine onları okyanusun ortasında bırakıyoruz.
Kıyıya yani yetişkinliğe çıkamıyorlar. Geri dönüp çocuk da olamıyorlar.Sizinle yaşadıkları sorunlar sadece sizinle yaşadıkları ayrıca öğretmenleri, arkadaşları ve toplumla da sorun yaşıyorlar.
Peki Ne yapmalı?
Öncelikle onları dinlemeliyiz. Yargılamadan, akıl vermeden, önyargıyla yaklaşmadan dinleyelim.
Gençlerimize güvenmeliyiz. Onlar bizim gibi olamaz onlar bir başka kuşak.
Onlara fırsat vermeliyiz. Hata yapmalarına izin vermeliyiz. İlk hatalarında onları kırıp dökmemeliyiz.
Gençlerimize sorumluluk duygusunu aşılamalıyız. Onlara güvenmek başıboş bırakmak demek değildir. Onları ehlileştirmeliyiz. Tabi önce biz ehlileşerek.
Ve eğer onların değişmesini istiyorsak önce biz değişmeliyiz.Çünkü çocuk ailenin aynasıdır. Ve eğitim ailede başlar.
MURAT ÇOLAK