Yapboz oyunu çocukların zekasını açar ve düşünmelerini sağlar. Yapboz oyunu iyidir de, eğitim yapboz tahtasına döndü. İşte bu iyi değil.
Birinci derdimiz bu. Eğitimin “yapboz tahtasına” dönmesidir. Bir Bakan geldi, eğitimi, “sanki bir işletme” gibi gördü, işletmeci mantığıyla baktı. Diğer bir Bakan geldi, eğitime tepeden baktı, öbürü geldi kenarından baktı. “Bre mübarekler! Bir de tam içerisinden, merkezinden bakan bir Bakan getirin de, sorunları ta en başından çözsün” derken, nihayet Milli Eğitimin tam merkezinden bir Bakanımız oldu.
Bu nokta itibariyle yeni Milli Eğitim Bakanımız sayın Ziya Selçuk’tan umutluyuz. Hatta çok umutluyuz. Ve de mutluyuz.
Geçen gün hem facebook, hem twitter ve hem de instagram hesabımdan şu mesajı paylaştım ve mesajıma Sayın Milli Eğitim Bakanımızın resmini de ekledim: “Yeni Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk “eğitimde tabuları yıkacak mı? Kısır döngüleri kıracak mı?”
Vermiş olduğu mesajlar umut veriyor.
Milli Eğitim Bakanımızın Şu mesajları çok ilginç:
"Ortak akla değil, sivri akla ihtiyacımız var.”
"Eğitimde 'bir şey yapmamız lazımın ötesinde kıyameti koparmamız lazım.”
“Hepimiz üzerimdeki deli gömleklerimizi yakalım gitsin.”
Evet, Bakan Ziya Selçuk Beyefendi’nin umut verici mesajları ve halkın yüzde 90’nından fazlasında oluşan olumlu kanaatler var. Halkımız Ziya Selçuk’a güveniyor ve sorunları çözeceğine inanıyor. Herşeyden önce, “yeni Bakanın önce eğitim camiasının içerisinden geldiği için sorunlara ve çözümlerine vakıftır” diye bir inanç taşıyor. Zaten, Sayın yeni Bakanımız da “eğitimdeki tabuları yıkacak ve kısır döngüleri kıracak” bir azim ve irade olduğuna dair mesaj ve görünüm veriyor.
Haydi hayırlısı diyelim.
Bir köşe yazarı değilim, ancak internet medyası, dergi ve gazeteler vasıtasıyla sesimi duyuracak tarzdaki düşünce ve görüşlerimi neredeyse 30 yıldır yayınlıyorum. “Yazıyorum, yazıyorum, yazıyorum.” Gördüğüm, yaşadığım ve gözlemlediğim sorunlar ve çözüm yolları üzerine neredeyse binlerce yazı yazdım. Ve bu yazılardan belki de yüzlercesi “eğitim sorunları ve çözüm önerileri” üzerinedir. Hatta sırf internet medyası, dergi ve gazeteler vasıtasıyla değil, yayınlamış olduğum kitaplarım vasıtasıyla da görüş ve düşüncelerimi açıklıyorum. Elhamdülillah, 6 kitap yayınladım. İnşaallah 600 kitaba ulaşırım. Yazmak, benim için hayatın en manalı ve en vazgeçilmez tarafıdır. “Yazmıyorsam, bilin ki yaşamıyorumdur.”
En son çıkarttığım 6. kitabımın ana temalarından neredeyse tamamı eğitim sorunları ve çözüm yolları üzerineydi. “Başarmak İçin Başla” isimli 6. kitabımda, “okullardaki kendini bilmez eğitimcilere ve çocuklarımızı ve gençlerimizi teslim ettiğimiz, ancak, kendilerine değil çocuk ve gençler, en kıymetsiz bir eşya dahi teslim edilmeye layık olmayan niteliksiz öğretmenlere, çok ağır bir ifadede bulundum. O kitapta, bu tipteki öğretmenlere “özgüven katilleri” dedim.
Niye bu ağır tabiri o öğretmenler için kullandığımı merak edenler olabilir. Merak edenler kitabımı alıp da okusun demiyorum. (Çünkü kitabımı satmak için çıkartmıyorum. Sınırlı sayıda kitap bastırdım ve hepsini de parasız dağıttım. Mevcudu kalmadı.) Aynı görüşlerimi internette de yayınladım. Kitabım ellerinde olmayanlar, bu husustaki görüş ve düşüncelerimi Google’dan bulup da okuyabilirler.
Evet, maalesef, kendilerine en değersiz bir şeyi teslim etmeyeceğiz, şahsiyetsiz ve niteliksiz binlerce eğitimci adlı kişiye, öğretmen unvanlı resmiyette memur kişilere en değerli varlıklarımız olan çocuklarımızı ve gençlerimizi teslim ediyoruz. Ve o niteliksiz kişiler, öğretmenlik mesleğini sırf maaş için yapan kalitesiz kişiler, çocuklarımızın ve gençlerimizin özgüvenlerini yokediyorlar, onları örnek bir şekilde yetiştiremiyorlar. Maalesef, acı durum ve acı gerçek budur.
Şimdi diyeceksiniz ki, sırf bazı öğretmenlerimiz mi suçlu, velilerin ve toplumun fertlerinin bu hususta hiç mi kabahati yok?
Şunu net olarak belirtmek istiyorum: “Milli eğitim camiasında tüm öğretmenler niteliksiz değil. Elbette hepsi de yukarıda belirttiğim kapsamda değil. Elbette, öğrencileri için nice nice fedakârlıklarla çalışan ve azimle çabalayan öğretmenlerimiz var. Allah (cc) bu değerdeki tüm öğretmenlerimizden razı olsun.”
Bununla birlikte çocuklarıyla ilgilenmeyen vurdumduymaz veliler, sorumsuz anne ve babalar yok mudur? Vardır ve hatta çoktur. Toplumda eğitimin önemini kavramamış insanlar yok mudur? Vardır ve fazla sayıdadır.
Yazımın sonunda Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk’un bir sözüne yer veriyorum: "Değerli arkadaşlar, lütfen bütün öğretmenlerimizin gözüne gözleriniz değsin. Oradan mümkünse gönlüne inin o insanların.” Bu söz de Okul Yöneticileri yani Okul Müdürleri için söylenmiş bir sözdür. Evet, okul müdürlerimizin de iyi seçilmesi ve “adam gibi adam” cinsinden, “adam gibi Müdür olmaları” çok önemli bir gerekliliktir.
Evet, bu görüşlerimi böylece sizlere sunduktan sonra, 2018-2019 Yılı Eğitim/Öğretim Yılının öğrenci, öğretmen, veli ve tüm eğitim camiasına hayırlı ve uğurlu olmasını Yüce Rabbimden (cc) niyaz ediyorum. Özellikle geleceğimizin güvencesi pırıl pırıl çocuklarımıza ve gençlerimize güzel ve aydınlık bir istikbal diliyorum. Gözlerindeki umut ve ışık hiç sönmesin. Amin.
Ahmet Sandal