Yaşanılan coğrafya insanın kaderini belirler ama bu salt bir kaderci anlayış olmamalıdır. Bizler gelenekçi ve kültür kodları baskın bir toplumda yaşadığımız için öğrenilen duygu ve davranışlarımızı bazen sorgulamadan ‘alıp kabul ‘ediyoruz sonra bu bizim kaderimiz diyoruz. Tabi ki kader var ama isteklerimiz için gerekli çabayı gösterip inanç ve bilgi sistemini kullandığımızda her şey daha anlamlı olur. Hayallerimiz, isteklerimiz bazen gerçekleşir bazen gerçekleşmez ama burada önemli olan doğru bir şekilde istemeyi bilmektir. İnsan ağzından çıkan sözlerin hayatını nasıl etki ettiğini gerçekten bilseydi, kullandığı her cümleyi büyük bir özenle seçerdi. Ben de bunun ne kadar önemli olduğunu sonradan öğrenen insanlardanım .Doğduğunuz aile, kültür ve sosyal çevre bizlere bazen yanlış düşünce kalıpları oluşturuyor ve bunları negatif kodlarımız olarak hayatımız boyunca devam ettiriyoruz. Olan birçok duruma olumsuz bakıp, olumsuz cümleler kurmak,şikayet etmek ve yargıdan çıkamamak bizleri kader sandığımız olayın içine girdirir. Bu konuları bazen çevremle paylaştığımda onların ‘ne yapalım etrafımızda hiç iyi bir olay olmuyor ki bizde güzel konuşalım’ diyenler oluyor ama ben de onlara diyorum ki sen odağını neye verirsen onu büyütürsün olumsuza verirsen onu beslersin olumlu görmek istersen algın onunla ilgili olayları yaşatır. Çünkü sistem senin yaydığı frekansa göre tepki verir. Bu bilgiler inanın mistik ya da spiritüel bir olay değildir bu ilimdir ve bilimdir. İlahi sistemin nasıl işlediğini insan öğrenirse zaten ona göre hareket ettiği için, istediği tarzda olayları hayatına çeker. Bu yüzlerce deneyde ve laboratuar çalışmalarında kanıtlanmıştır. İnsanların bozuk olan inanç sistemlerini değiştirip üzerine olumlu kodları inşa ettiklerinde mucizeler yaşadıkları görülmüştür. Mevlana’nın Mesnevisinde şu sözü çok etkileyicidir.’Yeryüzünde bir olay vuku bulmadan önce ,o olay için yüzlerce sayısız ihtimal uyur,sen güzel sözlerle o ihtimalleri uyandır’ aslında güzel bir yaşam için güzel olaylar daha çok ama biz kullandığız olumsuz sözlerle kendimize kötü ihtimalleri çekiyoruz .İnsan beyni üzerinde bazı MR çalışmaları yapılmış ve beyindeki nöronlar arasındaki sinaptik bağlarda uyuyan sinir hücreleri tespit edilmiş,uyuyorlar ,güzel sözlerle uyandırılmak için, ne muhteşem değil mi? Tabi ki bazen biz ne yaparsak yapalım güzel düşünsekte ,inanç sistemimiz iyi olsa da yine de olumsuz olaylarla karşılaşıyoruz buradaki olay ,bu bize ne öğretiyor felsefesi olmalı çünkü insanın ontolojik (varlıksal) sürecinde tekamülü için bazen acılara da ihtiyacı olduğudur. Kötü olayların içinde de iyiyi görmek bilgeliğinde olmalıyız bu tabi ki çok kolay değil ama bilincimiz açıldığında zaten olayları beşer kimliğinde görmeyiz. Hızır’la Musa’nın yolcuğunda olduğu gibi Hızır ; ‘sen benimle yolculuğa dayanamazsın’ der Musa’ya, bizler olayları Musa bilincinde görüyoruz ama önemli olan oradaki bütünü görebilmektir. Yine bir örnek vermek istiyorum inancı ve bilgisi çok yüksek bir din adamına sormuşlar ‘iyiliği emreden Tanrı neden kötülüğe izin veriyor’ diye ,din adamın cevabı şöyledir: ‘Allah daha büyük bir iyiliğe hazırlık yaptığı için.’ Kısacası dünyada yaşam sürecimiz içinde mutluluklar ve acılarla imtihan içindeyiz Ama hepimiz çok değerli varlıklarız. Yaradan bizi en güzel halimizle yaratmış içimizde onun ilahi ışığı saklı. Bunun bilincinde olup bilgiyle,okumayla ve verdiğine de razı ama vermediğine de razı olma haliyle olmak, meseleye bu açıdan bakarsak kendimizi insan olma ötesinin boyutuna taşırız çünkü bazen Yaradan hayatta çok istediklerimiz olmayınca ondan vazgeçme halimizi görmek ister ve belki biz vazgeçtiğimizde mükafatlar ve mucizeler asıl o zaman bize gelecektir. Yine kutsal kitabımızdan bir sözle bitirmek istiyorum ,’Hiç kimse kendisi için saklanan müjdeyi bilemez’. Sevgiyle ve güzel sözlerle kalın..