Toplumlar Dünyada her coğrafyadan toplumlar ve insanlar var,bunların çeşitli kültürleri ve yaşayış şekilleri mevcut, hiçbiri yeknesak değil. Hz. Adem ve Havva’nın yaradılışından beri insanoğlu vahiylerle ve peygamberlerle uyarılmış tabiî ki sadece iki cins yaratılmamış onlarla birlikte insan toplulukları aşama aşama yaratılmış, Ortadoğu coğrafyası başta olmak üzere binlerce peygamberler gelerek bizlerinde aslında tam olarak bilmediği bölgelerde gerek yaşam kurarak gerek toplumları uyararak süregelmişler. Zülkarneyn peygamberin gittiği, güneşin batık olduğu yer denilen kutup bölgelerindeki toplumlara kadar uyarılmıştır.Bir toplum neden uyarılır? Bunun çok nedenleri tabiî ki var kötülükler iyiliklerin önüne geçtiğinde ,yaşamın düzeni bozulduğunda, sapkınlıklar olduğunda uyarılma elzem hale gelir. Allah belli kurallarla insan yaşayışında düzenleme yapar, ödül ceza sistemi de bunun sonucudur. Neden bu kadar nebi geldiği halde toplumlarda düzelme olmuyor üstelik çok sert uyarılara maruz kalmalarına rağmen, dünya oluştuğundan beri dinlerin insanları düzetme konusunda pek etkisi olmamış, insanın ego mekanizması baskın olduğu müddetçe bunun hayat sonuna kadar olacağı da görülmüyor çünkü bence ahlaki ilkeler insanın içindedir dışarıdan bir güç sizi dönüştürmez ve ayrıca çoğunluk fasıktır sözünde olduğu gibi ,çoğunluğun peşine düştüğü şeyler batıldır ama azınlık gerçektedir.,insanın zalim olmada kritik eşiği geçtikten sonra tiranlığının sınırı yok.Firavun ve ondan daha kötü olan yardımcısı Haman’dan bu yana insan kötülük sınırını çoktan geçmiştir çoğunluk neden gerçekten uzak aslında bunun felsefesine inmek gerekiyor birçok nedeni tabiî ki var; gerçekleri öğrenmeden birilerinin peşinden gitmek,kolaycılık,çıkarcılık, realiteyi uygulamamak egoya zor gelir bilgi sahibi olmadan bir şeyleri kabul etmek, gerçekler çoğu zaman çoğu insanın gözünde körlük oluşturur. Bu olgular toplumların uyarıldıkları halde neden düzelme yoluna girmediklerinin aslında sosyolojik boyutunu da bize göstermiş oluyor. Süper egosu tam gelişmemiş bireylerin çoğunluğu, yanlışın çoğunluğunu da getiriyor.Sanırım insanlar çoğaldıkça yaşamı da zorlaştırıyor.Oscar Wilde ‘yaşamak çok nadir rastlanan bir şeydir, çoğu insan varolur’ der. Bizlerde varoluş krizini zaman zaman yaşasakta marifet kötülüğün direncini kırıp iyide kalabilmektir.Egodan,benlik zannından çıkıp hiçlik bilincine ulaşabilmektir bunlar tabi ki buralarda yazıldığı gibi yapılması kolay olmuyor,aklını bilgiyle doldurmak,ben boyutundan uzaklaşmakla sağlanır.Hayatta istek ve çekim yasası diye bir yasa vardır,isteyene istediği verilecektir,bu her şey istiyorum almalıyım anlamında değil bedel ve çabayla bunu elde eder insan. Socrates’in de dediği gibi ‘ancak iyi olanı yaparsanız mutlu olusunuz’. Yanlışlar genelde çoğunlukta olmuş olsa da doğru olup azınlıkta olmak ama Yaradan’ın bize verdiği varoluş değerinin farkında olup, her iyi bireyin bir mucize ve değer olduğunu bilmek gerekir,şunu da unutmadan kötüler kazanmaz kötülük kazanır o da iyiliğin gölgesinde yok olana kadar. Gülşah Gürün Gelecek yazı: Aşkın Felsefesi