Aşkın FelsefesiDünya kurulduğundan ve insanlar yaratıldığından bu yana tüm duygular insanla birlikte var olmuştur. İçimizdeki hisler bazen bizi güzelliklere bazen de kötülüklere götürebilir,bu hislerden aşk da bize ruh katan bir şeydir burada aşkın tanımından bahsetmeyeceğim herkesin duygu tanımı ve deneyimi farklıdır .Ben biraz aşkın kimyasından ve sürecinden bahsetmek istiyorum beynimizde salgılanan belli hormonlar var serotonin, endorfin,adrenalin bunlar bizim mutluluğumuzdan, korkumuzdan sorumludur. Doğru seviyede olması ruh sağlığımız için önemlidir aşkta başladığımızda her şey zirveyken neden süreçte bazı şeyler etkisini kaybeder? Bu biraz beynin kimyasıyla ile ilgilidir en başta duygular yüksek seviyededir zaman içerisinde kimyasallar etkisini kaybettiğinde sizde duygunuzu kaybettiğiniz sanırsınız aslında aşk bitmez kimyanız normale iner, doğru bir ilişkide iseniz yerini daha dingin duygulara bırakır aşkta insanlar sonradan hep değişti derler aslında değişen bir şey yoktur
görmeme vardır duygular o kadar aktiftir ki bilinç daralır gözler ve gönül görmez .Bizler yaradılışta biyolojik bağlılık mekanizmasıyla doğarız bu tüm hayatımız boyunca ihtiyacımızın bir parçasıdır,özel birine bağlılık elzemdir ve aslında bu biyolojik bir gerçekliğimizdir .Birbirine bağlanan iki kişi tek bir fiziksel birim oluşturur,partner kişinin sağlığını düzenler iki ayrı varlık olmazlar iki kişi yakın bir ilişkide olduğunda fiziksel ve duygusal sağlıkları düzenlenir, bir insan çiftinin tek bir fizyolojik birim haline gelmesinin hayatta kalmak için güçlü bir avantaj sağladığı kanıtlarla mevcuttur, yalnızım iyiyim diyenler için şunu söyleyelim bilimsel olarak uzun süreli yalnızlık beyinde ve ruhta ciddi tahribatlara yol açıyor.Psikolojide bağımlılık paradoksu diye bir tanım var ,tek başımıza dünyaya adım atma isteği güvendiğimiz birinin yanımızda olduğunu bilerek mümkün insan uyumlu olduğu birini bulduğunda hayata daha iyi tutunur, sağlamlılığı artar tabi kalbinize iyi gelmeyen biri de dünyanızı altüstte edebilir ben burada olumsuzlardan değil de bizim için optimumda olandan bahsediyorum ayrıca bunlar biraz bilimsel bilgilerde olsa herkesin aşk deneyimlemesi farklıdır. Sadakatsiz insanların beyinlerinde serotonin eksikliği olduğu saptanmıştır,insan en iyiyi ararken elindeki iyiden de olurmuş aşk hem kalp hem de beyin işidir kalbiniz sizi bazen yanıltır bazen mutluluğa götürür. Bizim gibi duyguları aktif olan toplumlarda aşkı bazen yanlış yorumlayabiliyoruz. Acı da olsa aşkta kalmak isteği belki bundan ama bağlılıkla bağımlılığı karıştırmamak lazım. Sizi zehirli sarmaşık gibi saran değil de ruhunuza iyi gelen ilişkilerde kalmak en güzeli.
Son olarak Sadi Şirazinin dediği gibi; Aşka uçarsan kanatların yanar,Aşka uçmazsan kanat neye yarar? Bu ikilemin cevabı belki yüzyıl boyu sorulacak ve düşünülecekmidir?