Mevlâna medeniyetimizin en önemli temel taşlarından biri olmasının yanında islam coğrafyasının neredeyse tamamına mal olmuş üstün bir kişiliktir. Mevlana, bir ayağım sabit diğeri tüm dinlerde, kültürlerde, coğrafyalarda gezer bir pergel gibi, derken; sabit olan ayağın aşk olduğunu ve islam medeniyeti olduğunu düşünüyorum.
Tarihimizin ve medeniyetimizin temel taşlarından biri de başkentlerimizdir. Önce Konya, Büyük Selçuklu şehri, manevi zâtların tapu olduğu şehir Mevlânâ hazretlerinin cazibesine kapılıp gelen ruhlarla dolup taşmaktadır. Avustralya'dan Kanada ya tüm dünyadan huzuru arayan seyyahlar Hazreti Monla'nın eşiğinde soluklanmaktadır.
Bir başka medeniyet durağımız ise Bursa diyebiliriz. Bursa Ulu Cami hakikaten insanın aklını başından alan bir eser.
Kapısından girmeden insanı efsunlayan güzelliğiyle, içeri girince ışıklı kubbesi altından billurcasına akan mavi şadırvanıyla insana huzur ve sukün veriyor. Osmanlı'nın büyük hattatlarının eserleri duvarlarda ölmez birer abide gibi duruyor.
O güzel eserleri insan seyretmeye doyamıyor. Bu yüce mabed karşısında insan acziyetini ve kulluğunu idrak ediyor.
Öyle güzel hat yazılarını ve duvar süslemelerini görünce kendime şunu söyledim. Bu güzel eserleri yapan sanatkarlar insan resmini bu ince işlemeli ahşap ve mermerleri oyanlar insan heykelini muazzam güzellikte yapabilirlerdi. Ama tek bir Osmanlı padişahının heykeli yoktur.!
Bir çok efsanesi ile Bursa insanı hemen içine alan mistik bir ruh taşıyor. Gözlerini bir an için kapatıp yeşil caminin avlusuna girince, insan kendini Sultan Orhan zamanında buluyor.
Bursa göğsünde Nilüfer ve Sultan Orhan'ın aşkını. Sultan Murad Han'ın manevi hissiyatını ve Osmanlı medeniyetinin sırlarını taşıyor.
Pergelin bir ucunu İstanbula koyduğumuzda Bosna'dan Kahireye, Kudüs, Medine, Mekke, Kerbela, Bağdat, Kırım, Revan, Filibe, Selanik ve daha nice güzel şehirlerimizi içine alan bir medeniyet dairesi çizebiliriz. Fakat önce pergelin sabit ayağını koyacak bir medeniyet oluşturmalıyız.
Ahmet Murat ÇOLAK
Eğitimci Yazar