Değerli okuyucularım ve dostlarım, Türkiye 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlere kilitlenmiş vaziyette. Bu seçim Türkiye’nin geleceği açısından çok önemli. O kadar önemli ki, vatanın bölünmez bütünlüğüne kast durumu söz konusu.
Atatürk’ün “Misak-ı milli hudutları içinde vatan bölünmez bir bütündür” sözüne karşılık HDP’nin dilendirdiği, “100 yıldır özlediğimiz günler yakındır” sloganı, ayrıca “bu Cumhuriyeti değiştireceğiz” ifadeleri, bebek katili ve binlerce vatandaşımızı şehit eden PKK’nın lideri Abdullah Öcalan için söyledikleri… HDP’nin vatanın bölünmesine dair ifadeleri ve parti politikaları Türk vatandaşlarını şoka uğratmakta ve insanımızı oldukça karamsar hale sokmaktadır.
HDP PKK eksenli politikalar uygulamasa, vatanın bölünmez bütünlüğünün aksine ifadeler kullanmasa, Amerika’nın beslemesi PKK’yı destekleyen beyanlarda bulunmasa, demokrasinin kuralları içinde kalsa inanın kimsenin HDP’yle derdi olmayacak. Ne yazık ki, yukarıda ifade ettiğim çerçevede politika üretmesi iş çevrelerinde ve halkımızda inanılmaz sıkıntılara sebep olmaktadır.
Kürt vatandaşlarımızın şu anda Türkiye’de ne sıkıntıları var? Türk bürokrasisinin, iddia ediyorum yerel yönetimler de dahil büyük çoğunluğu Kürt kökenli vatandaşlarımızdan oluşuyor. Yine iddia ediyorum, Türkiye ekonomisinin %80’i Kürt iş adamlarının elinde. Sadece Aydın’a bakalım; turizm ve inşaattan tutun jeotermal ve finansa kadar ekonomiyi Kürt vatandaşlarımız kontrol ediyor. Yöneticiler ve milletvekilleri çoğunlukla Kürt vatandaşlarımız. Hal böyleyken HDP’nin yarattığı bu bölünme rüzgârı kimin işine yarıyor, soruyorum.
AKP’nin Aydın’da gerçekleştirdiği temayül yoklamasını yakından izledim. Buradaki adayların birçoğu Kürt kökenli ve çok sevdiğimiz kardeşlerimiz. Türkler bu konuyu hiçbir şekilde sorun haline getirmiyor. İnsanlarımızın arasına HDP’nin ekmeye çalıştığı fitne tohumları kimin işine yarıyor?
Bir an için düşünelim. HDP’nin istediği gibi bir bölünme yaşansa, ülkemizin batısında yönetim kadrolarındaki Kürt vatandaşlarımıza “haydi buyurun, ait olduğunuz yerlere” dense, acaba kaç Kürt vatandaşımız İstanbul başta olmak üzere batıdaki illeri terk eder? Asla gitmezler. İşte bunu çok iyi bilen Atatürk’ümüz, “Ne mutlu Türküm diyene” ifadesini kullanmıştır.
Bugün Türkiye’de, özellikle Tayyip Erdoğan iktidarında Kürtçe televizyon yayınları var. Tüm Kürt vatandaşlarımız hiç sıkılmadan toplumda Kürtçe konuşabiliyorlar, Kürt kimliğiyle milletvekili olabiliyorlar. Her türlü özgürlüğü yaşayabiliyorlar. Türkler ile Kürtler arasında evlilikler kurulabiliyor. Allah aşkına bir daha soruyorum, ne sıkıntımız var? İşte bu hususların ışığında, Türk siyaset ve ticaret hayatının duayeni Sayın Cavit Çağlar’la telefonla bir görüşme yaptım.
Bu kısımda size o görüşmemizi aktarmak istiyorum.
Ahmet Gözen: Cavit abi şu an seçim atmosferindeyiz. Düşüncelerinizi alabilir miyim?
Cavit Çağlar: Ahmet kardeşim, Türkiye şu anda bir yol ayrımında. Bu seçimle birlikte Türk demokrasisi ve siyasi hayatı çok önemli bir dönemeçten geçecek. Ben bu tabloları, 1960’lı, 1970’li yıllarda yaşadım. 60’larda Türkiye sol ve sağ olarak ikiye bölündü. Hem soldan hem sağdan çok şehit verdik. Ülke çok şey kaybetti. Bugün ise ülkemizde siyasi kadroların birbirleriyle didişmeleri çok yanlış. Benim burada tavsiyem şu; ülkemiz çok önemli bir evreye girdi. Bu dönemde siyasilerin bir araya gelip anlaşmaları çok önemli. Aksi takdirde bu sert söylemler ülkemiz için hiç hayırlı olmayacaktır.
Ahmet Gözen: Cavit abi, siz duayen bir politikacı ve iş adamı olarak, Rusya’yla ilişkilerimizin düzeltilmesinde çok önemli bir vizyon üstlendiniz. Amerikalıları da yakından tanıyorsunuz. Türkiye’nin Rusya ve Amerika’yla ilişkileri için ne diyeceksiniz?
Cavit Çağlar: Türkiye’nin Ahmet Davutoğlu döneminde Rus savaş uçağını düşürmesi gerçekten çok büyük bir şansızlıktı. Bu konu Sayın Tayyip Erdoğan’ın önüne çok büyük bir problem olarak geldi; tarih bunu ileride yazacaktır. Biz Rusya ile komşuyuz. Ne olursa olsun, Rusya’yla ilişkilerimizi iyi tutmamız gerekiyor. Tayyip Bey’i bu konuda yürüttüğü iyi politika için kutluyorum.
Rus uçağı düşürüldükten sonra Sayın Tayyip Erdoğan, Sayın Putin’le geçmişten gelen iyi ilişkilerim sebebiyle bu konunun halledilmesi için beni görevlendirdi. Dış İşleri Bakanlığımızın da katkılarıyla Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin mevcut haline gelmesinde dahlim oldu. Ben gençlere ve yanımda çalışanlara “Kumbaranızda para yerine dost biriktirin” derim. Sayın Putin benim çok yakın dostum, Sayın Erdoğan da öyle. Dostluklar bazen ülkeler aralarındaki ihtilaflı konuların çözülmesinde fayda sağlıyor. Bugün Rusya ile Türkiye arasında güvene dayalı çok büyük ticari ilişkiler var. Türkiye’nin bu ilişkileri sürdürmesi gerekiyor. Doğalgaz başta olmak üzere, ticari ilişkilerin her alanında iki ülke arasında güçlü bir birliktelik var. Türkiye’nin tahıl ambarı Ukrayna’yla ilişkilerimiz de aynı şekilde. Dostum Erdoğan bu süreci de çok iyi yönetiyor.
Amerika’yla ilişkilerimize gelirsek, Amerika Rusya’yla birlikte dünyanın lider ülkelerinden biri. NATO üyesi olmamız nedeniyle, bankacılık başta olmak üzere her şeyimizle Amerika’nın etkisi altındayız. Türkiye son yıllarda ihracatta çok ciddi bir ivme kazandı. Harp sanayiinde ihtiyacımızın %70’lere varan kısmını kendi üretimimiz karşılayabiliyor. Bu kendi kendine yetme durumu Amerikalıları rahatsız etmeye başladı. En önemli konu ise Amerika’nın PKK’yla flörtü. Birlikte hareket etmesi ve PKK’ya daima arka çıkması. Bunlar Türkiye’nin kabul edebileceği şeyler değil.
Son yıllarda Tayyip Erdoğan Bey Amerikan’ın politikalarına göre hareket etmiyor. Türkiye’nin menfaatlerine göre hareket etmesi Amerika’yı kızdırıyor. Tüm bu hususlarda Tayyip Bey’e hak vermemek mümkün değil. Her şeye rağmen Türkiye bu sıkıntılı atmosferden çıkacak ve Amerika’yla ilişkilerini zamanla normalleştirecektir.
Ahmet Gözen: Cavit abi, son zamanlarda Türkiye’nin Mısır’la ilişkilerinin düzelme yoluna girdiği görülüyor. Çeşitli çevrelerden edindiğim bilgilere göre bunda da sizin etkiniz olduğu söyleniyor. Mısır’daki fabrikalarınızda 10 bin kişi istihdam ediyorsunuz. Türkiye-Mısır ilişkileri için ne diyeceksiniz?
Cavit Çağlar: Ahmet kardeşim, Mısır’ın gerek İslam dünyasında gerek Arap aleminde çok önemli bir yeri var. Holdingimiz, Türkiye-Mısır ilişkilerinin buzdolabında olduğu dönemde Mısır’ı terk etmedi. Birçok iş adamı bu ülkeyi terk etti ama ben terk etmedim. Çok doğru söylüyorsun. Mısır ekonomisine, 10 bin çalışanımızla yarattığımız katma değerle hizmet ediyoruz. Devletimiz Türkiye-Mısır ilişkilerinin düzeltilmesi için, Rusya konusunda olduğu gibi görev verirse ben buna hazırım. Her Türk vatandaşı bunu yapar. Devletimiz güçlü olursa biz güçlü oluruz. Devletimiz güçlü olmazsa, biz iş adamları inan bir hiçiz.
Mısır hükümeti ülkeyi terk etmediğimizden dolayı bizden memnun. Orada bir sürü dostum var. Yukarıda da söylediğim gibi, ben kumbarada hep dost biriktirdim Ahmet kardeşim.
Ahmet Gözen: Cavit abi, politik gündeme temas edersek, 6+1 Millet İttifakı ve Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’yla ilgili neler söylersin? HDP’yle ilgili düşüncelerin nedir?
Cavit Çağlar: Türkiye pandemiden sonra fazlaca turist almaya başladı. İstanbul depreminin sanki hemen olacakmış gibi gündeme getirilmesi moralleri bozuyor ve turistleri kaçırıyor. Bana göre 14 Mayıs’taki seçimle Türkiye yeni bir yol haritası çizecek. Cumhur İttifakı mı kazanır, Millet İttifakı mı kazanır, ben bunu bilemem. Bunun kararını verecek olan Türk milletidir. Şimdi bakıyorsun, 7 parti yan yana geliyor. Bunların yalnızca “Erdoğan’ı indirme” vaadinde bulunmaları yanlış. Ne hizmet sunacaksın? Ne hazırlığın var? Bunları anlatmaları lazım.
HDP’nin çıkıp PKK’yı lanetlemesi lazım. Orası Türkiye Cumhuriyeti’nin meclisi. Atatürk’ü de yok saymamaları gerekiyor. O, laik cumhuriyeti kuran kişi. Laik cumhuriyet hep yaşayacak. Görüyoruz şimdi İran’ın halini, mollaları. Afganistan’ı görüyoruz, kadınların okula gitmelerini yasaklıyor adamlar.
Ahmet Gözen: Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’yla ilgili düşüncelerinizi biliyorum? Hala aynı yerde misiniz?
Cavit Çağlar: Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun ülkeyi yönetebileceği hususunda kaygılarım var. Ben benzerini Demirel döneminde yaşadım. Sayın Demirel rahmetli becerikliydi, iyi bir idareciydi. Bu 7 yamalı bohçayı, ülkeyi Sn. Kılıçdaroğlu yönetebilir mi, tekrar söylüyorum “kaygılıyım”. Eğer Millet İttifakı kazanırsa ülke bir yıl sonra seçime gider. Tayyip Bey çok ihanete uğradı. Ahmet Davutoğlu’nu Başbakan, Ali Babacan’ı Ekonomi ve Dışişleri Bakanı yaptı, ama onlar ihanet etti.
Ben siyasete Süleyman Bey’le başladım, onunla bitirdim. Tayyip Bey de bana teklif yaptı, kabul etmedim. Ben Tayyip Bey’in dik duruşunu seviyorum. Verdiği sözü yerine getiren birisi. Kemal Bey’in ne yapacağını bilmiyorum. Meral Hanımı siyasete ben soktum, kendisi değerli bir kişidir. Sn. Kılıçdaroğlu’nu SSK Genel Müdürü ben yaptım. Ülkemiz için her şey hayırlı olsun Ahmetciğim.
Aydın’daki dostlarıma selamlarımı söyle. Orası Adnan Menderes’in memleketi, benim felsefemin de doğduğu yerdir. İsmet Sezgin abimin vazgeçemediği yerdir. Bir de senin memleketin tabi. Her şey için teşekkür ediyorum.