TÜRKİYE DE Kİ ADALET SİSTEMİ ÜZERİNE İNCELEMEM, ADALET DEVLETİN TEMELİDİR.
Değerli okuyucularım İYİ Haftalar dilerim bu hafta Ramazan Bayramı haftasına giriyoruz çok şükür Allah ı ma sağlık içinde bu ramazan ayını da bitirdik sayılırız şimdiden RAMAZAN BAYRAMINIZI EN İÇTEN DUYGULARLA KUTLARIM.
Türkiye de en çok şikayet edilen kurumların başında ADALET SİSTEMİ geliyor . Halbuki Türklerin taa orta Asya dan beri üstünde durduğu kurum adalet sistemidir .
Tüm toplumda söylenen Adalet sisteminin siyasallaşması ve Güçlünün adalet sisteminde ayrıcalıklı olması işte bunları içine alan bu haftaki köşe yazımda bunu inceledim .
DEVLETTE ADALET NE OLMALI
ADALET
Kutadgu Bilig’de der ki: Ülkeyi korumak için güçlü bir ordu, güçlü bir ordu için zengin bir halk, zengin bir halk için ise adalet gerekir.
Hz. Ali de der ki:
Devletin dini adalettir.
Devlette adalet, bireylerin hak ve özgürlüklerini koruyarak toplumsal düzeni sağlamalıdır. Gerçek bir adalet sistemi, şu temel unsurlara dayanmalıdır:
Hukukun Üstünlüğü:
Yasalar, herkes için eşit uygulanmalı ve keyfi kararlar engellenmelidir.
Bağımsız Yargı:
Mahkemeler, siyasi ve ekonomik baskılardan bağımsız olmalı, sadece hukuka bağlı kararlar almalıdır.
Eşitlik İlkesi:
Adalet, statü, zenginlik veya siyasi bağlantılar gözetmeden herkese aynı şekilde işlemelidir.
Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik:
Kamu kurumları ve yöneticiler, kararlarını halka açık bir şekilde açıklamalı ve hatalarından sorumlu tutulmalıdır.
Hak Arama Özgürlüğü:
Her birey, haksızlığa uğradığında adalete kolayca erişebilmeli ve hakkını savunabilmelidir.
İnsan Haklarına Saygı:
Devlet, adalet anlayışını insan onurunu temel alarak inşa etmelidir.
Gerçek adalet, sadece mahkemelerde değil, toplumun her alanında adil yönetim anlayışıyla sağlanmalıdır.
VATANDAŞIN ADALET DUYGUSUNU BOZAN BİRÇOK ETKEN VARDIR .BUNLARIN BAŞINDA ŞUNLAR GELİR
Vatandaşın adalet duygusunu bozan birçok etken vardır. Bunların başında şunlar gelir:
Hukukun Çifte Standardı:
Güçlü ve nüfuzlu kişilere farklı, sıradan vatandaşa farklı hukuk uygulanması. Örneğin, siyasi bağlantıları olan kişilerin yargılanmaması veya cezasız kalması.
Bağımsız Olmayan Yargı:
Mahkemelerin siyasi veya ekonomik baskı altında karar vermesi, yargının güvenilirliğini zedeler.
Adalete Erişimde Zorluk:
Hukuki süreçlerin pahalı, karmaşık veya uzun sürmesi, vatandaşın hakkını aramasını engeller.
Keyfi Yönetim ve Kayırmacılık:
Devlet kadrolarında liyakatsiz atamalar, yolsuzluk ve adam kayırma, halkın sisteme olan güvenini sarsar.
Medyanın ve Kamuoyunun Manipüle Edilmesi:
Adaletin sadece güçlülerin lehine işletildiği algısı, vatandaşın sisteme olan inancını yok eder.
Güvenlik Güçlerinin Adaletsiz Uygulamaları:
Polis veya diğer güvenlik güçlerinin bazı gruplara karşı taraflı davranması, toplumsal öfkeye yol açar.
Tazmin Edilmeyen Mağduriyetler:
Haksızlığa uğrayanların zararlarının giderilmemesi, toplumda adaletsizlik duygusunu pekiştirir.
Bu tür adaletsizlikler birikerek toplumda güven erozyonuna neden olur ve insanlar hukuka değil, kendi yöntemlerine başvurmaya yönelir.
Türkiye’de adalet duygusunu en çok zedeleyen faktörler şunlardır:
YARGININ SİYASİ İKTİDARIN ETKİSİ ALTINDA KALMASI
Yargının Siyasi Etki Altında Olması :
Yargı bağımsızlığının zayıfladığına dair algı, toplumda adalet sistemine güveni sarsıyor. Siyasi davalarda verilen kararların objektif olmadığı düşüncesi yaygın.
Çifte Standart ve Cezasızlık .
Sıradan vatandaşlar için ağır işleyen hukuk sistemi, güç ve bağlantıları olan kişiler için esnek olabiliyor. Özellikle yolsuzluk, adam kayırma ve benzeri suçlarda etkin cezalandırma olmaması adalet duygusunu zedeliyor.
Uzun ve Adaletsiz Yargılama Süreçleri :
Mahkemelerdeki davaların yıllarca sürmesi, özellikle tutuklu yargılamalarda mağduriyetlere yol açıyor. Hızlı ve etkili bir adalet mekanizması olmaması toplumu umutsuzluğa itiyor.
Kayırmacılık ve Liyakatsizlik:
Devlet kadrolarında liyakat yerine siyasi veya kişisel bağlantıların öncelikli olması, toplumsal adalet duygusunu derinden sarsıyor.
Güvenlik Güçlerinin Taraflı Uygulamaları:
Bazı gruplara karşı daha sert veya esnek hukuk uygulanması, adaletin eşit işlemediği algısını güçlendiriyor.
Medya ve Kamuoyu Manipülasyonu:
Bazı medya kuruluşlarının adalet sistemindeki çarpıklıkları gizlemesi veya çarpıtması, halkın doğru bilgiye ulaşmasını engelliyor ve adaletin olmadığı düşüncesini pekiştiriyor.
Mağduriyetlerin Giderilmemesi:
KHK mağdurları, haksız yere işten çıkarılanlar, tazminatsız kovulan işçiler gibi grupların haklarını alamaması, devletin adalet sağlayıcı rolüne olan inancı azaltıyor.
Bu sorunlar bir araya geldiğinde, toplumda "adalet güçlüye var, zayıfa yok" algısı oluşuyor.
ADALET GÜÇLÜYE VAR ZAYIFA YOK ALGISI
Adalet güçlüye var, zayıfa yok" algısı, toplumda adalet sisteminin tarafsız ve eşit işlemediğine dair yaygın bir inançtan kaynaklanıyor. Bu algının oluşmasının temel nedenleri şunlardır:
Güçlülerin Hukuktan Kaçabilmesi
Siyasi bağlantıları, ekonomik gücü veya sosyal statüsü yüksek kişiler, suç işlediklerinde ceza almıyor ya da en hafif şekilde yargılanıyor. Halk, güçlülerin ayrıcalıklı olduğunu gördüğünde adaletin eşit işlemediğine inanıyor.
Yargının Bağımsız Olmaması
Mahkemelerin siyasetten etkilenmesi, özellikle siyasi davalarda verilen kararların tarafsız olmadığına dair algıyı güçlendiriyor. Siyasi otoriteye yakın olanların korunması, bağımsız yargı ilkesine olan güveni sarsıyor.
Cezasızlık ve Etkisiz Hukuk
Yolsuzluk, rüşvet veya mafya bağlantılı suçlar gibi büyük suçların çoğu zaman cezasız kalması, güçlülerin hukukun üstünde olduğu izlenimini yaratıyor. Halk, adaletin sadece kağıt üzerinde olduğunu düşünüyor.
Hukukun Küçük Suçlara Karşı Daha Sert Uygulanması
Ekonomik sıkıntı nedeniyle küçük suçlar işleyen veya protesto gibi demokratik haklarını kullanan vatandaşlar ağır cezalar alırken, büyük suçlara karışanların serbest kalması, adalet duygusunu yıkıyor.
Güçsüzlerin Adalete Erişememesi
Yargılama süreçlerinin uzun ve masraflı olması, avukat tutmanın pahalı olması gibi sebeplerle, ekonomik durumu iyi olmayanlar haklarını arayamıyor. Adaletin parası olanlara daha yakın olduğu algısı güçleniyor.
Medyanın ve Kamuoyu Algısının Yönetilmesi
Bazı medya organlarının güçlüleri aklayan veya onların suçlarını görmezden gelen haberler yapması, toplumda adaletin taraflı olduğu düşüncesini pekiştiriyor.
Bu algının kalıcı hale gelmesi, insanların hukuka olan inancını yok ederek adaleti bireysel yöntemlerle sağlamaya yöneltir.
ADALET DUYGUSU GÜÇLÜYE VAR ZAYIFA YOK ALGISININ TERSİNE ÇEVİRİLMESİ
"Adalet güçlüye var, zayıfa yok" algısını tersine çevirmek için köklü reformlar ve toplumsal dönüşüm gereklidir. Bunu sağlamak için şu adımlar atılabilir:
Yargı Bağımsızlığını Güçlendirmek Hakim ve savcı atamalarında siyasi etkiden tamamen arındırılmış bir sistem oluşturulmalı.
Yargı mensuplarına siyasi baskı yapıldığında ciddi yaptırımlar uygulanmalı.
Mahkemelerin kararları tarafsız ve şeffaf olmalı, kamuoyu denetimine açık hale getirilmeli. Çifte Standartları Ortadan Kaldırmak Yolsuzluk, rüşvet, organize suçlar gibi büyük suçlara karışanlar kim olursa olsun cezalandırılmalı.
Siyasetçiler ve kamu görevlileri dokunulmazlık zırhının arkasına saklanamamalı.
Mahkemelerde güçlülerin işlerinin hızla görülmesi, güçsüzlerin sürüncemede kalması engellenmeli.
Adalete Erişimi Kolaylaştırmak Avukatlık hizmetleri ekonomik durumu kötü olanlar için daha erişilebilir hale getirilmeli.
Hukuki süreçler hızlandırılmalı, Özellikle zayıf kesimler için davaların sürüncemede kalması önlenmeli. Alternatif çözüm yolları (arabuluculuk, ücretsiz hukuk danışmanlığı) yaygınlaştırılmalı.
Güvenlik Güçlerinin Adalet İçinde Hareket Etmesini Sağlamak Polis ve güvenlik birimlerinin hukuku tarafsız uygulaması için sıkı denetim getirilmeli.İşkence, kötü muamele veya taraflı müdahaleler ciddi yaptırımlara tabi tutulmalı.
Medyanın ve Kamuoyunun Özgürleşmesi Güçlülerin medya üzerindeki baskısı kırılmalı, bağımsız gazetecilik desteklenmeli.Medyanın yargı süreçlerini tarafsız ve şeffaf bir şekilde aktarması sağlanmalı.Yargıdaki yanlışlar açıkça tartışılabilmeli, halkın bilinçlenmesi sağlanmalı.
Liyakat Sistemi Getirilmeli Kamu görevlileri, yargı mensupları ve güvenlik birimleri sadece liyakat esasına göre atanmalı.Siyasi veya kişisel bağlantılar yerine yetenek ve tarafsızlık esas alınmalı.
Bu adımlar hayata geçirilirse toplumda adalet algısı güçlenir ve hukuk sistemi herkes için eşit işler hale gelir.
YARGI BAĞIMSIZLIĞI SAĞLANMALI
Adalette en kritik değişim yargının tam bağımsız hale getirilmesi olmalı. Çünkü yargı bağımsızlığı sağlanmadan diğer reformların kalıcı olması mümkün değil.
Eğer yargı gerçekten bağımsız olursa: Güçlü olanlar hukuktan kaçamaz, ayrıcalık elde edemez.
Siyasi baskı ve müdahale olmaz, mahkemeler sadece hukuka göre karar verir.Halkın adalete güveni artar, hukuk önünde eşitlik sağlanır.
Kamu görevlileri, güvenlik güçleri ve siyasetçiler hesap verebilir hale gelir.
Bağımsız bir yargı olmadan diğer adımlar da etkisiz kalır. Örneğin, yolsuzlukla mücadele etmek istesen bile bağımlı bir yargı, güçlüleri koruyarak bu çabayı boşa çıkarır. Medya özgürlüğü olsa bile bağımsız olmayan bir yargı, eleştirel gazetecileri baskı altına alabilir.
Yani yargının siyasetten, ekonomik baskılardan ve güç odaklarından tamamen bağımsız olması, adaletin güçlüye de zayıfa da eşit uygulanmasını sağlayan temel faktördür.
TÜRKİYEDE YARGI BAĞIMSIZLIĞI ÜZERİNDE EN BÜYÜK BASKI SİYASİ İKTİDARLARDIR.
Türkiye’de yargı bağımsızlığı üzerindeki en büyük baskı siyasi iktidarın yargı üzerindeki kontrolü ve bürokratik yapıdaki siyasallaşmadır. Bu durum birkaç temel faktörden kaynaklanıyor:
Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) Siyasallaşması HSK üyelerinin büyük kısmı doğrudan veya dolaylı olarak siyasi iktidar tarafından belirleniyor.Bu, hâkim ve savcıların kariyerlerini siyasetin şekillendirmesine neden oluyor.
Siyasi Davalarda Yargının Bağımsız Karar Verememesi Özellikle siyasi veya hükümeti ilgilendiren davalarda mahkemeler baskı altında kalabiliyor.
Yargıçlar, "yanlış" karar verdiklerinde veya siyasi iktidarın yetkililerine karşı karar verdiklerinde sürgün edilme veya görevden alınma riskiyle karşı karşıya kalıyor.
Yürütmenin Yargıyı Etkileyen Kararları Adalet Bakanı ve müsteşarının HSK içinde yer alması, yürütmenin doğrudan yargıyı yönlendirmesine yol açıyor.Yargı bağımsızlığını zayıflatan yasalar hızlıca geçirilebiliyor.
Medya ve Kamuoyu Manipülasyonu İktidara yakın medya organları, yargı kararlarını etkileyebiliyor. Bazı mahkemeler, toplumsal baskı ve siyasi medya kampanyalarından etkilenerek karar verebiliyor.
Yargıda Liyakatin Yerine Sadakatin Geçmesi Hâkim ve savcı atamalarında siyasi bağlılık zaman zaman liyakatin önüne geçebiliyor. Terfilerde bağımsızlık değil, iktidara yakınlık belirleyici olabiliyor.
Değerli Okuyucularım.,
Bu Yazdığım yazıyı hayatın içinden araştırarak başımdan geçenlerle ilgi yazdım .
Şimdi bu yazıyı Hakimlerimize savcılarıma özellikle sunuyorum , Başımdan geçtiği tecrübelerime dayanarak bu köşe yazısı yazdım .
HUKUK ZAMANI GELDİĞİNDE HERKESE LAZIM ÇÜNKÜ HUKUN TEMELİ ADALETTİR.
Bugün güçlü olanlar bu yazdıklarımı iyice okusun .
Davacı Gazeteci için dava açarken dava dilekçesine Siyasi iktidarın İl Başkanı ,Milletvekili olarak dilekçeye başlıyor daha işin başında Hakimi ve Savcıyı siyasi olarak etki altına alıyor . Bunların Son bulması gerekir Veya Hakim Savcının odasına Güçsüz olanlar gidemez iken bu
Davayı açan iktidar yanlıları ben şu iktidar partisinin il başkanıyım milletvekiliyim diye dilekçeye başlıyorlar veya veya hakime savcıya gidiyorlar .
Herkes için söylemiyorum ama hakimi ve savcıyı polisi valiyi emniyet müdürünü etki altına alıyorlar bunlarla ilgili sayısız belge sunarım.
İstenirse Başımdan geçenleri anlatırım.
İyi Haftalar ve güzel bayramlar dilerim.