İsviçreli yazar Johanna Spyri'nin klasik eseri Heidi’den uyarlanan Alman yapımı filmi izlerken, "Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur." atasözümüz aklıma geldi. Filmde, annesinin ölümü üzerine zafiyet geçirerek yürüme kabiliyetini kaybeden Clara, tekerlekli sandalyeye mahkûm bir hayat sürmektedir. Babası işlerinden dolayı sürekli dışarıda olduğu için Clara, yalnız bir yaşam sürer. Ancak, köylü ve terbiyeli bir kız olan Heidi'nin onun yanına getirilmesiyle hayatı değişir.
Clara, Heidi ile arkadaşlık kurarak yaşama yeniden tutunurken, yetim Heidi ise memleket hasretiyle güçten düşer. Clara'nın doktorunun ısrarıyla Heidi, yuvası olarak gördüğü İsviçre Alpleri’ne, dedesinin yanına geri döner. Bir süre sonra Clara, babaannesiyle birlikte Heidi’yi ziyarete gider. Alpler’in temiz havası ve doğal yiyecekleri, Clara’nın sağlığını her geçen gün daha da iyileştirir. Heidi’nin büyükbabasının desteğiyle Clara, ayağa kalkma çalışmaları yapmaya başlar.
Ancak, Heidi’nin keçi çobanı arkadaşı Peter, Clara’yı kıskanır ve onun tekerlekli sandalyesini uçurumdan aşağı yuvarlayarak parçalar. Bu olayı bir fırsata çeviren Heidi ve dedesi, Clara’nın yeniden yürümesine yardımcı olur. Clara, kendi ayakları üzerinde durmayı başarır ve doğanın iyileştirici gücüyle hayatına umut dolu bir başlangıç yapar.
Dijital çağda doğanın önemi giderek unutuluyor. Ancak ebeveynler olarak, çocuklarımızın doğayla iç içe vakit geçirebileceği ortamlar sunmanın, ülkemizin gelişimine katkı sağlayacak nesiller yetiştirmede önemli bir rol oynayacağına inanıyorum. Bu nedenle, yollarımız her zaman Heidi’lere çıksın.