Kâinat, insan için yaratılmış ve tüm unsurlarıyla ona hizmet etmektedir. İnsan, yaratılışın merkezindeki hikmettir. Yaradan, her şeyi insanın faydasına uygun bir düzen içinde yaratmış ve terbiye etmiştir.
Bu nedenle, büyük bir âlem olan kâinatın özü, onun küçük bir modeli olan insanda toplanmıştır. İnsan, yaratılışın kemal noktasıdır ve bu kemalin zirve örneği, Âlemlerin Efendisi, Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’dir.
Yaradan, insanı tamamlama yolculuğunda yalnızca yeri ve göğü hizmetine sunmakla kalmamış, bizleri birbirimize öğretmen ve rehber kılmıştır. Dünya yolculuğumuz, doğumla başlayıp ebediyete uzanan bir süreçtir. Bu yolculuk, yanımızdaki insanların bizi tamamlamasıyla anlam bulur. İnsan, insana şifadır; gönül, gönüle limandır. Kimi zaman birbirimize şifa oluruz, kimi zaman ise sınav...
Her birimiz, başkalarının hayatında bir iz bırakırız; bir anlam, bir dokunuş... Birbirimizin hikâyelerinde hoş bir seda bırakmak, birbirimize karşı bir sorumluluğumuzdur. Unutmayalım ki, bir güzel söz, sıcak bir tebessüm bir insanı ve dünyayı değiştirebilir.
Dilden dile, gönülden gönüle uzanan bir bağ vardır. Bu bağ, insanı insan yapan, ruhlara dokunan en derin anlamdır. İşte bizi biz yapan, kalplerimizi birbirine kenetleyen de bu görünmez ama hissedilir bağdır.
Ey Gönül Dostu!
Bu âlemde her şey bir hikmet üzeredir. Yollarımızın kesişmesi de bir tesadüf eseri değildir. Tevafuk vardır; ilahi bir takdir, seni karşıma çıkarmıştır. Buna yürekten inanırım.
Yaratıcı'nın bana senin için biçtiği rol ne ise, onunla anlam kazanırım. Sende bıraktığım her iz, kendi yolumu da aydınlatır. Hayat bir aynadır; bende olan sende yansır, sende olan bana dokunur. Hepimiz birbirimizin hikâyesini tamamlarız. İçimdeki benlik, sende yankı bulur. Seninle var olurum.
Ben güzellikler söylersem, sen de güzelliklerle karşılık verirsin ve böylece birlikte güzelleşiriz. Gönüllerimizin huzurlu limanlara demir atması dileğiyle…
Hoşça kal, dostça kal.