İnsanoğlunun dünyaya teşrifinden bu yana kendi varlığını ispat etmek uğruna sonunu kavrayamadıği bir kavganın içinde bir ileri,bir geri gidip duruyor.
Masumluğunun mücadelesini Yaradan'dan başka yerde arayan nefis kendi celladını kendi doğuruyor.
Bazen bu cellat, insanın kendi türü olurken bazen de yer, gök, deniz, hava, su, tabiat kendi celladı oluyor.
İnsanoğlunun en büyük savaşı kendi nefsi ile yaptığıdır. Bu savaştaki mağlubiyetimiz bize küresel bir salgını, yüzyılın faciası büyük bir depremi, çocukların bir hiç uğruna sorgusuz sualsiz öldürülmelerini bize yaşattı.
Eller günahkâr
Diller günahkâr
Bir çağ yangını bu bütün
Dünya günahkâr
Kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eğer her gece
Yalnızlık sevgili gibi boylu boyunca uzanıyorsa koynuna
Olur olmaz yere ıslanıyorsa kirpiklerin artık her şeye
Anneni daha sık anımsıyorsan hatta anlıyorsan
Kalbini bir mektup gibi buruşturulup fırlatılmış
Kendini kimsesiz ve erken unutulmuş hissediyorsan
İçindeki çocuğa sarıl
Sana insanı anlatır...
Bizi her üzen olayda annemizi hatirlar, çocukluğumuzda ki gibi koynuna alsın basimizi oksasin isteriz. Aslında işin özü içimizde ki masumiyete sarilmaktir.
Daha yaşanır bir dünya için içimizde ki çocuğa , o saf, tertemiz , masum , güzelliğe sarılmalı, onu çok sevmeliyiz dostlar...